nesli tükenmekte olan canlılar için alınan önlemler

Nesli tükenmekte olan türler Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin iki yılda bir yayınlanan kırmızı listesinde yer alırlar. Bir türün kırmızı listeye alınması için dünya üzerinde 50’den az yetişkin bireyinin kalmış olması gerekir. NesliTükenme Tehlikesi Altında Olan Türlerin Kırmızı Listesi (IUCN) Yeşim Özbirinci - 19 Aralık 2014. Doğa. Geçmişten günümüze birçok canlının nesli tükenmiş durumda. Günümüzde ise hala nesli tükenmekte olan canlılar bulunmakta. Bu canlıların neslinin tükenmesine neden olan birçok etken var ancak insanlar sanırım şimdilik en büyük etken. Eskiden meteorlar dinozorların yok olmasına neden olduğu gibi şimdi de insanların çöpleri, bu çöpler yakılırken ortaya çıkan O gün Tavas ilçesi Çakıroluk mevkiinde bulunduğu tespit ediliyor. Tabi aradan geçen 10-15 yıl içerisinde birkaç farklı türü daha ortaya çıktı. Yaşam alanı çok dar bir alanı kapsadığı için türümüz nesli tükenmekte olan hayvanlar arasında geçiyor. Tabii Tavas kurbağası bir dağ kurbağası olarak biliniyor. Ülkemizde Nesli Tükenmek Üzere Olan Hayvanlar. Bugün ülkemizde nesli tükenen, tükenmekte olan ve nesli tehlike altında olan yüzlerce canlı türü vardır. Öncelikle maalesef Asya fili, Kafkas bizonu, Asya aslanı, Asya çitası, hazar kaplanı, hubara ve orman horozu gibi canlı türleri 20. Yy itibari ile nesli tükenmiş Site De Rencontres Gratuit Pour Les Femmes. Nesli tükenen hayvanlar hangileridir, nesli tükenmekte olan hayvanlar için neler yapılabilir, nesli tükenmekte olan hayvanları korumak için alınması gereken önlemler nelerdir, nesli tükenmekte olan hayvanları korumak için neler yapılmalı, nesli tükenmekte olan hayvanları korumanın yolları nelerdir? gibi konulara cevap KaplanıTazmanya KurduHazar KaplanıBeta KobrasıAnadolu AslanıAnadolu KaplanıÇizgili SırtlanlarNesli Tükenmekte Olan Hayvanların İsimleriJAVAN GERGEDANIMEKSİKA YUNUSUSİYAH AYAKLI DAĞ GELİNCİĞİPANDAKUTUP AYISISUMATRA KAPLANICARETTE CARETTAALTIN BAŞLI LANGURCROSS RIVER GORİLİPİGME BORNEO FİLİNesli Tükenmekte Olan Hayvanları Korumak İçin Neler Yapılmalı?Yabani Hayvanların biz insanlarla kontrollü ortak yasam alanlarını paylaşım geleneği çok eskilere dayanmaktadır. Yaklaşık 3 bin yıllık tarihi bir geçmişi olan bu ilişkiyi gerek yabani hayvan barınakları ve gerekse hayvanat bahçelerinin ZOO yaptıkları birçok araştırmadan biliyoruz. Sponsorlu Bağlantılar Bunlar arasında Cin`deki “intelligentia park i” en tarihi olanı unvanına sahiptir ve bunun dışında eski mısırdaki hayvan barınakları ve Romalılar döneminde “Campagna”lardaki fil yetistiriciligi de bu mana da önemlidir. Ve daha sonralari yeni cagla birlikte bugünkü hayvanat bahcelerinin de temellerini olusturan bir çok yabani hayvan bahcesi ve zoo kuruldu. Yani yabani hayvan bakimi günümce ait bir oluşum değildir Hatta “homo sapiens” dönemine kadar uzanan bir geçmişten söz etmek bile mümkündür; kal diki evcilleştirilme tarihini de başka türlü izah ev hayvanlarının atalarının da yabani hayatta ait oldukları gerçeği kendi basına bizi böyle bir yoruma götürür. Eğer biz hayvanat bahcelerini insan – yabani hayvan ilişkileri ikileminde ele alırsak yabani hayvan bakımının yıllık bir tarihi geçmişinin olduğunu günümüz hayvanat bahcelerinin amacı ile “homo sapiens” dönemindeki yabani hayvan bakımının amacı arasında tamamen tersi bir durum vardır. Modern Zoo`larda “homo sapiens” dönemden günüce kadar süregelen insan menseli bu anlamdaki olumsuzlukları tersine çevirme amaçlanmaktadır diyebiliriz. Yani yetiştirme alanında yapılan çalışmalar, genetik variabilitenin azami seviyeye çıkarılmasına yönelik çalışmalar ve de her türlüsünden evcilleştirmenin yol açtığı olumsuzlukların giderilmesine yönelik çalışmalar bugünkü modern Zoo`laf için en önemli bahceleri Zoo dün olduğu gibi bugünde önemlerini korumaktadırlar. Onların yabani hayati anlama/anlatma fonksiyonları ve yabani hayvanları tanıma ve onlarla ilgili insanda oluşmuş önyargıları yok etme eylemliliği çok önemli bir değerdedir. 19 yüzyılda daha çok hayvanlar alemini merak temelinde perspektiflere sahip olan Zoo`lar gecen yüzyıllık süre içerisinde özellikle Hedigerin 1942 yılında biyolojiye kazandırdığı “Hayvanat bahceleri biyolojisi; Tiergartenbiologie” kavramı bu konuda radikal görüşler ortaya çıkardı. Özellikle ikinci dünya savasından sonra nesli tükenmekte olan hayvanlar ve hayvanat bahcelerinin görevleri gibi kritik belirlemeler masaya yatırıldı. 1970`in ortalarından itibaren bu konudaki tartışmalar legislativ tarzda ele alınmaya başlandı Ve bunların neticesinde Washington çeşitliliği hayvan ve bitki türleri koruma anlaşması WA ratikative vücut bulmak vs. daha sonralari CITES Convention on International Trade in Endangered Species of Wild Fauna and Flora olarak değiştirildi ve birçok uluslararası hayvanat bahceleri yöneticisi ve dernekler, ve de uzman kurum ve organizasyonların aktif çalışmalarıyla karara bağlanan birçok kararname ve yönetmelikler devletleri bağlayıcı tarzda kanunlaştırıldı ve nihayetinde AB normları bünyesinde birlik üyesi ülkeleri de bağlayıcı kanunlar ve yönetmelikler EU-Zoorichtlinie. Olarak yasalarda yer ki bütün bunlara paralel olarak hayvanat bahcelerime amaç ve tüzüklerine anlamına uygun olarak değiştirip kendi birlik ve organizasyonlarını güçlendirdiler. Ve birçok resmi kurum ve kuruluşlarla olan organik bağlarını güçlendirip NGO`larla Non- Governmental Organization çok sıkı işbirliklerine girdiler. Hayvanat bahceleri maceramız yolculuğuna devam ederken doğadaki tür ceşitlliğindeki erimede hızından bir şey kaybetmiyor ve adeta tehlike canlarını çalmaya devam ediyor. Ve sırf emational duygusal anlamdaki önlemlerde türlerin çeşitliliğini korumaya yetmiyor. Yapılan birçok tartışmalar daha çok emationel bir muhtevaya sahip ve faktiv reel önlemlerden uzak ve antropomorph bir karekter tasimakta. Ve bundan dolayda uygulanabilirlikleri reel olmaktan çok uzak kalıyor. Sponsorlu Bağlantılar Burada asil ihtiyaç duyulan daha çok bilimsel araç ve gereç ve de bilgi alışverişini koordine eden daha aktif organizasyonlar ve de kamuoyunu bilgilendiren geniş kapsamlı enformasyon ağları temel ihtiyaç olarak bu günden yarına pratiğe geçmelidirEbetteki şimdiye kadar sergilenmiş birçok değerli çabayı görmezlikten gelemeyiz bilakis onların pratik uygula marina kendi penceremizden her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. Tabiî ki burada AB hayvanat bahceleri yasalarını EU- Zoorichtlinie görmezlikten gelemeyiz bilakis bunlar yabani hayatin en önemli kazanımlarıdır. Burada sorun bunların pratikte işlevsel kılınmasıdır. Ve biliyoruz ki böyle bir durumda vitrin vazifesi gören hiçbir hayvanat bahcesi isletme izni alamayacak sadece yabani hayati kurtarmayı kendilerine amaç edinen Zoo`lar mevcudiyetini koruyacak. Yani tür çeşitliliğinin mazi olduğu gün geldiğinde sadece aşağıdaki 4 temel prensimi kendilerine amaç edinmiş hayvanat bahceleri hayatımızdaki varlıklarını sürdürüyor olacaklar1. Eğitim İnsanlar yabani hayvan, yabani hayat ve biotope gibi konularda süreklilik arz eden bicimde bilgilendirilmelidir. 2. Dinlenme 3. Tür çeşitliliğini koruma Nesli tükenmekte olan ya da olma tehlikesi ile karsı olan yabani hayvanları bünyesine almayı temel ilke edinmeli buna uygun bakim sistemlerini oluşturup geliştirmelidir. 4. Araştırma. İn-site anlamdaki projeler araştırılmalı ve de böylesi bilimsel çalışmalar desteklenmelidir. Hayvan bakim koşullarının maksimum seviyede tutulması için aktuel araştırmaların ışığındaki bir sürekliliği olarak bu amaçların gerçekleşmesinde küçük hayvanat bahceleri yetmezlikler yasayacaklar ve de yasıyorlar. Bu anlamda tam da bu noktada kendilerini tür çeşitliliğinin korunmasında yetkin, sorumlu gören her organizasyon Mesela EAZA “European Association of Zoos and Aquaria”, EEP “European Endangered Species Programmes” gibi… bu anlamdaki çalışmalara aktif destek sunmalıdırlar. Kaldı ki bu tür organizasyonların sorumlulukları RIO Konventionunda ayni yönde acık seçik tanımlanmış ve bağlayıcılığı vurgulanmıştır. Ebetteki bunlarda yeterli değil. Öyleci hayvanat bahceleri adeta cehre ve çevrelerini radikal anlam da değiştirme sorumluluğu ve de zorunluluğu ile karsı karşıyalar. Yani “sırf koleksiyoncu zihniyet” artik “state of the art” olmaktan çıkmıştır. Belki ziyaretçi çekme amaçlı ekonomik amaçlı böyle bir şeyi kendisini halen dayatıyor olabilir, fakat bu Zoo`lari canlılar müzesine dönüştürmeyi hakli kılmaz. Yani hayvanat bahcelerine alınacak hayvanlar herşeyden önce Zoolarin ihtiyacından değil yabani hayatin korunmasına yönelik bir amacı önüne koymalıdır. Böylesi bir durumda hangi hayvan türü? Ve neden? alınacak tür nasıl ve nerede bakılacak? Gibi sorular olmaksa olmazından bilimsel olarak cevaplandırılması gereken temel kritikler olmalıdır Ben burada “statü of THA art” kavramını öneminden dolayı biraz açmak istiyorum. Yani hayvanların konulacağı acık ve kapalı alanların etnolojik, çevreyle ilgili, genetik, fizyolojik vb. bilimsel değeri olan verilere uygunluğu tartışmaya yer vermeyecek açıklıkta uygun olmalıdır. Günümüzdeki bilimsel değerlerin yol göstericiliğinde yaban hayvanlarının hayvanat bahcelerinde de olsa onların doğal ortamlarına gerek botanik ve gerekse de büyüklük hacim anlamında uyumluluk içerisinde olması gerekir. Günümüzde bazı Zoo`larin bu tespitlere uygunluk arz eden mevcudiyetice bu planlama ve tespitlerin uygulanabilirlik derecesini artırmaktadır. Sponsorlu Bağlantılar Fakat bu; yabani hayvan bakimi şartlarının sadece “Disney Touch” olacağı anlamına gelmez bilakis yabani yasam ortamının bazı Sünni yapıilanmalarla da giderilebileceği imkânlarda göz ardi edilmeyecektir. Burada temel amaç hayvanların repertoirel davranışlarını yasayabilecekleri doğal yasam ortamlarının maksimum dereceye getirilebilme perspektifinin olmasıdır. “State of the art” kavramı ayni zamanda klasik anlamdaki Zoo anlayışını da mahkûm etmektedir. Yani Zoo`lar artik bireysel agiere olma durumlarını terk etmeliler. Zoologlar, Biyolog lar artik kendilerini enternasyonal işbirliği ve bilgi alışverişi kollektivismusuna entegre etmeliler ve bu anlamda dünya çapında bir perspektifin sahibi olarak hayvan biyolojisi merkezli işbirliklerine hazır olmalılar ve de botanik bahceleri, üniversiteler, yabani hayati araştıran birimler vs. birçok kurum ve kuruluşla kooparativ çalışmaları önlerine koymalıdırlar. Ve hatta bu anlamda Zoo`lar neden kendi projelerini “in – situ” olarak ele almasınlarElbette şimdiden birçok -botanik bahceleri ve hayvanat bahceleri kombinasyonlu- Zoo`lar umut veren basarîli çalışmalar yürütmektedirler. Mesela Wilhelma in Stuttgart, Paignton in England, Zoo Singapur bunlardan sadece bir kaçıdır. Zoo Zürich deki Masoala evi, ya da Tiergarten Schönbrunn deki Regenwald evi Botanik – Zoologie Kombinationunun en verimli yenilikleri olarak görülebile Çünkü bu projelerde arka plandaki en temel amaç hayvan ve bitki ortak yaşamının yabani hayati tanıma ve realize etme yönündedir. Kaldı ki hayvan bitki koevolutiv kombinasyonunun evolutiv yasamın motoru olduğu gerçekliği de göz önüne alındığında ve de insanların da ziyaretçi statüsünde bu kombinationda yerini aldığıca eklendiğinde bu tür projelerin önem ve ehemmiyetleri kesin kez ortaya çıkacaktır. Sponsorlu Bağlantılar Zoo`lar amaçlarına uygun gelişim ve değişimi yasamak zorundalar. Burada New York, Cincinatti, Vancouver, Emmen gibi yerlerde doğa-tarihi müzesi – Zoo kooperasyonları amacına uygun basarîli çalışmalar yürüten hayvanat bahceleri olarak gösterebiliriz. Bunlardan New York takı Bronx Zoo daki Kongobölümü görülmeye değer çok basarîli bir synthese hayat vermiş. Bu kombination`un yarattığı efekt büyük bir çeşitlilik göstermektedir Mesela Bilgi, canlı hayvanlar, bitkiler ve de exponativ müze kooperatif ahengi insani adeta başka bir âleme götürüyor ve insana biotop anlamda dün ve yarınlarda nelerin kaybedildiğini bir film şeridi gibi gözler önüne seriyor. Adeta interaktivitet bir sanat yaratılmış. Ziyaretçiler gördükleri karsısında geleceği kurtarma amaçlı ekonomik destek olma duygusu bile yasıyorlar. Yabani hayati teşvik anlamında ki gerekliliği tüm çıplaklığı ile ziyaretçilere göstermektedir Tabii ki yukarıda anlatmaya çalıştığım bazı doğruya evirilme basarîsi göstermiş projelerin, küçük hayvanat bahcelerinin vasıflarını yitirdiği ya da yitireceği seklindeki bir sonuca yorumlanması yerinde bir belirleme olmayacaktır. Çünkü yabani hayati yasama, yaşatma ve koruma anlamında her türden irili ufaklı yabani hayvan birimleri kendi kaynakları ölçüsünde büyük isler başarabilirler. Benim burada izahatını yapmaya çalıştığım şey amaç ve amaçlara uygunluk hepimiz bu çerçevede sorumluluklar ve zorunluluklar sahibi olma durumundayız. Mesela nesli tükenmekte olan hayvanları korumaya almak yabani hayvanlar ile ilgili bilgilendirme çalışmaları yapmak ve de onların yasam koşullarını insanlara ziyaretçi hissettirmek yapabileceklerimizin en asgarisi ister küçük olsun ister büyük olsun her hayvanat bahcesi yukarıda bahsini ettiğim 4 temel sorumluluğu benimsemeli ve gereklerini yerine getirmenin çabasını sergilemelidir. Burada kendisine ekolojik-sistem temelinde stratejiler oluşturmuş olan WAZA – World Association of Zoos and Aquariums – Conservation yabani hayvanlarla uğrasan her birimin kendine rehber edineceği bilimsel bir organisation olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bu birimle olan organik ilişkilerin yabani hayat anlamında teşvik edici motifler yaratacağı faktiv bir olgudur. Bu temelde gerek in-situ ve gerekse ex- situ bicicilerinde yaban Hayvanlarını koruma projeleri mevcut bilimsel veriler ışığında optimal ize edilmelidir. Ayni şekilde yabani yasama hazırlama ve katkı amaçlı yaban hayvani yetiştirme programları WAZA felsefesi merkezli yürütülmesi çok Yabani Hayat ve Yaşam Yaşam AlanlarıYabani hayvanlar daha çok vahşi ormanlarda yasamaktalar. Yani insanların dokunamadığı, giremediği alanlar güvenlikli yasam alanları olarak tercih edilmektedir. Ne yazık ki insanlar tarafından islenmiş, kendi ihtiyaçları temelinde sekil verilmiş arazilerin Ergün çoğalarak büyümesi beraberinde yabani hayvanların yasam alanlarını küçültmekte ve bunun sonucu olacakta yabani hayvanların gerek tür gerekse sayısal anlamdaki popülasyonları azalmakta ya da yok olmaktadır.. Bundan dolayıdır ki yabani hayvanların yasam alanları ile ilgili ihtiyaçları temelindeki proje ve araştırmalar yoğunluk kazandırılmalıdır. Her şeyden önce onları düşmanlarından koruyacak, gıda ihtiyaçlarına yanıt olabilecek, üremelerine olanak sağlıyacak yasam alanları yaratılmalıdır. Sponsorlu Bağlantılar Yabani Hayat Etimolojisi ve Genel Bilgilerİlk olarak 15 yüzyılda değişik tanımlamalarla izahatı yapılmaya başlanan yabani hayat kavramına 17 yüzyıl ile birlikte cofrayadan cografyaya ve hatta kültürden kültüre farklılık gösteren tanımlamalar geliştirilmeye çalışıldı. Mesela; „terk edilmiş alanlar“, “issizlik, çöl“, “insansız yerler“, „vahşi ormanlar“ gibi kavramlarla izah edilmeye çalışıldı. Günümüzde daha çok „bozkır“, „çöl, sahra“, balta girmemiş orman“, „fundalık“, „bataklık“ gibi kavramlarla tanımlanmaya çalışılmaktadır. Ancak bazı negatif tanımlamalar da yapılmıyor değil mesela; „verimsizlik“, issizlik“, „faydasızlık“, „sürgün“, „kültürsüzlük“ vb gibi… 1872 yılındaki bilimsel tanımlama ihtiyacı ortaya çıkıncaya kadarki sürede çok değişik tanımlamalar yapıldı. Günümüzde bu anlamdaki mevcut önyargılara yanıt olma temelinde bazı etimolojik tanımlamaları burada zikretme gereği karışık, yabanileşmiş, yolunu sasırmış hayat Luther; Orman kanunlarının ve kargaşanın hâkim olduğu hayat Schambach; Huşu ve dehşet arasındaki gerilim, şaşkınlık ve ürperme, tutku ve telaş, özlem ve korku, esenlik ve çaresizlik. Wolfgang Scherzinger ya da aldatıcı, yanıltıcı maddelestirme Roderik Nash Yaban hayati ile ilgili tarihsel negatif / pozitif tanımlamalardan anlıyoruz ki biz insanların yabani hayata karşıtlık temelindeki duruşumuz çok derin tarihi köklere sahip. Öncüllerimiz yabani hayati kültürlü olmanın zıt anlamlısı tehlikeli ve kontrol edilemeyen yasam sahaları olarak görmek ve tanımlamak istemişler. Günümüzde bir çok insan yaban hayati görsel yazılı basından tanıdığı için böylesi manupulasyonlara oldukca yatkin bir yapi icerisinde. Kaldı ki yabani hayata çıkarlar temelinde karşıt pozisyondaki insan kaynaklı birimlerin hakim mevcudiyetleri de hesaba katıldığında bu konudaki çalışmaların pozitif evirilme anlamındaki basari şanslarıda o anlamda zor Yabani hayatla ilgili bazı bilimsel tanımlamalar– Convertion International`a göre Yabani Hayat Başlangıçtaki vejetasyonunun %70 den fazlasını koruyabilmiş, yüzölçümü ha dan fazla olan, bir km² sinde 5 insandan az yasayan yasam alanları yabani hayat yasam alanları olarak tanımlanır. Bu tanıma göre dünyada toplam 37 yabani yasam alanı mevcuttur. – International Union of Conservation Natüre göre Yabani Hayat Asli karakterini koruyabilmiş, biyolojik çeşitliliği mevcut, bozulmamış yasam alanları dinamiğine sahip, sürekli yerleşkelerle morfolojik yapisi değiştirilmemiş olan ve koruma ve menecment programlarla karakteri korunabilen geniş, aslına uygun ya da çok az değişim göstermiş alanlar yabani yasam alanları olarak Hayat ile ilgili çalışmalarYabani hayatin mevcut yapisi ve kategorisine göre primler ve sekunder olarak iki bölüm altında inceleme yapmanın anlaşılır olmayı kolaylaştıracağını düşünüyorum. Sponsorlu Bağlantılar 1. Primler yabani hayatBurada amacı asmama anlamında sadece bazı genel konu baslıklarını vermekle yetineceğim – Kalite kontrol çalışmaları Yerleşkelerin durumu, vejetasyon, faydalılık değerleri… – Indigene nüfus tespit ve araştırmaları – Kullanım alanları ve değerleri – Tehlike altında oluşlarına göre verilendirme çalışmaları – Koruma alanları Antarktika Southern Ocean Whale Sanctuary, Asya Great Arctic Zapovednik, Avrupa Laponia, Nationalpark Sarek und Naturreservat Sjaunja2. Sekunder Yabani Hayat– Doğayı koruma konseptleri – gelişim süreçlerini kontrol programları – gerçekleştirilebilen projelerin tespiti doğal orman rezervleri, toplam rezervler… – yabani hayat geliştirme alanları – … Yabani Hayat ve EkolojiBurada amacı asmama adına kısaca ekoloji kavramına açıklık getirmenin doğru olacağına inanıyorum. Genel bilgiler Ekoloji yunanca mikos 1866 yılında Ernest Haeckel tarafından organizmaların kendi aralarinda ve abiotik çevreleriyle ilişkilerini inceleyen ve de biyoloji biliminin bir dalı ve matematik biliminin de çok güçlü bir kolu olarak tanımlanmıştır. Ve daha sonralari Haeckel`in bu tanımlamasındaki anlamına uygun olarak geoekoloji ve bioekoloji tanımlamaları geliştirilmiştir. 20 yüzyılın ikinci yarısından sonra gelişen cevre bilinciyle birlikte cevre korumaya hizmet anlamında daha çok doğa bilimleri biyoloji… kategorisinde yerini Biyolojide Ekoloji kavramıEkoloji biliminin kurucuları olarak; darvinizm sempatizanlığı ile tanınan Haeckel den başka; Justus von Liebig, Charles Darvin, Karl August Möbius, Aldo Leopold, Ellen Swallow Richards, Arthur George Tansley ve August Thienemann sayılabilir. Ancak günümüzdeki ekoloji tartışmalarına damgasını vuran Danimarka asilli ünlü botanikçi Johannes Eugenius Bulow Warming`tir. Değişik dönemlerde ihtiyaçlar temelinde değişik kategorilerde ele alınan ekoloji kavramı günümüz ders kitaplarında ki tanımı itibariyle Schroedel, 2005 “Ekoloji abiotik ve biotik faktörlerin birbirleriyle ve ekolojik-sistem içerisindeki karstiklikli etkileşimlerini inceleyen bilim koludur” Yani canlıların varılma sıklıkları ve yasam kalitelerinin değişim-ilişki bilimsel normları cercisinde ele alan bir kavram olarak genel bir tanımlamayla genel kabul görmektedir. Sponsorlu Bağlantılar Populüst anlam itibariyle ekoloji kavramıUNESCO` nun bu anlamdaki çalışmaları Man and Biosphere-Programm ve Uluslararasi Biyoloji yılı gibi ve ekolojik araştırmaların yaygınlaşması bu konudaki populüreteyi artirmistir. Mesela 1960 li yillarda amerikali biyolog Rachel Carson` nun cevreyi koruma temelinde öncülügünü ettigi hareketin DDT gibi cevre zehiri etkisindeki ilaclarin kullaniminin yasaklanmasinin global etkileri zamanla ekoloji kavraminin iceriginin de genislemesini beraberinde getirmistir. Böylece günümüz ekolojik hareketlerin temeli olusmustur. Ve karsimiza Öko-Ciftlikler, Öko-Sehirler, Öko-Enerji, Eko-Elektrik. Gibi birçok kavramlar seklinde çıkmıştır. Ebetteki bu hızlı gelişim paralelinde politik ve ekonomik çıkarlara dayalı suistimaleri de ortaya çıkardı. Ki bunlar günümüzde doğrulara ulaşmada çok büyük sorunlar olarak önümüzde Araştırma malzemesi olarak ekoloji kavramıBiotik ve abiotik faktörlerin sistematik fonksiyonel ilişkileri çerçevesinde eko-sistem kavramı temelinde ekotop Biotop + Biozönos, tür popülasyonları ve interdisipliner araştırmalar gibi kavramlarla içi doldurulmaya çalışıldı Ve böylece Evolutionbiolojisi, Genetik, Coğrafya, Klimatoloji, Ekonomi, Jeoloji, Etnoloji, Psycholoji, Cevre ve Tür farklılıklarını koruma gibi bilim dalları eko-sistemi korumanın olmazsa olmazları olarak kendisini Ekolojinin sınıflandırılması Klasik anlamda ekoloji 1. Autökoloji 2. Populationekoloji 3. Synekolojiİlgi alanlarına göre ekoloji 1. Hayvan, Bitki ve Mikroplar Ekolojisi 2. Marine, Limnoloji ve Terrestik Ekoloji 3. Geoekoloji 4. Toprak Ekolojisi 5. Moleküler Ekoloji 6. Human Ekoloji 7. Sivilisation Ekolojisi 8. Arazi Ekolojisi 9. Agrar ve Urban Ekolojisi 10. Davranış Ekolojisi 11. Kimyasal Ekoloji 12. Eko-Toksikoloji 13. vb. gibiGelişim aşamalarına göre ekoloji 1. Neoekoloji 2. Yasam Alanları Menecment- Yabani Hayvanlar – Uluslararası SorumluluklarDoğanın bir bütün olarak düşünülmesi ve korunması, – globalizm pratik realitesinin gerçekliğinin kabulü ve yeryüzü topluluklarının ortak hareket etmesi temelinde – globus yerküre eksenli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. Dünyadaki hiçbir birim tek başına biyolojik çeşitliliği ve doğal yasam alanlarını koruyacak yetkinlikte ve güçte değil. İnsanların doğa ve yabani hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerinin national ulusal ve kültürel boyutları ile sınırları zorlayan bir tarzda artış eğilimi göstermesi; günümüzde tepkisel anlamdaki bir çok uluslararası cevre konventionu sözleşmesi çerçevesinde, – çerçevesi doğru çizilmiş çözümlemelerle -, özellikle göçebe hayvan türlerinin su kuşları, memeli hayvanlar… korunmasını prioritet öncelikli… sorumluluklar anlamında bir çok farklı organizasyonlar sahsında aktif pozisyon alma anlamında zorunluluk haline getirmektedir. Ancak devletler hukuku ve tek tek ülke sınırları; mevzuatlar ve pratik uygulamalar temelinde bazı düzenleme ve çalışmaları zaman zaman zorlaştırmaktadır. Mesela Lynx lynx adli yırtıcı kedilerin bu gün bir çok Avrupa ülkesindeki sinir hatlarında revirlerini oluşturmuş olmaları ve bunların yasam sahalarının ihtiyaçlar temelinde düzenlenmesi yiyecek ihtiyacı, tehlikesiz hareket alanları vb mutlak bir international işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Yabani hayvan popülâsyonlarının etkin ve yararlı bir formda enternasyonal sözleşmeler CBD ve IUCN gibi çerçevesinde korunması ve ressourclerin doğal kaynakların symbiose bir anlayışla ele alınması; en önemli mantıklı regülâsyon düzenleme… metotları olarak kabul edilmelidir. Örneğin avcılığın böylesi bir çerçevede düzenlenmesi sadece popülasyonların korunmasında değil, ayni zamanda ekonomik getiriler temelinde de faydaya dönüşecektir. Böylesi çerçeve çalışmalarının incelenmesi, islenmesi ve Realsize edilebilirliliği yaklaşık 80 dünya ülkesinde etkinliği olan CIC International Council for Game and Wildlife Conservation adlı organizasyonun en önemli asli görevi olarak tanımlanmış ve böylece çalışmaların / projelerin yönetimi, araştırma birimleri ve avcılık örgütlerinin düzenlemesi ve de tek tek bireylerin bu anlamda eğitilmesi asli görevler olarak karsımıza çıkmaktadır. Yani ekosistemin korunmasında ve düzenlenmesinde ya da başka bir deyişle hayvan ve bitkilerin çeşitlilik anlamındaki negatif etkileşimleri; insanların özel ihtiyaçları temelindeki yönelimler eksenli olduğu gerçeğinin kabulü; böylesi çerçeve programları hazırlanırken ilk etapta dikkate alınması gereken nokta olmalıdır. Bu anlamda tasları yerli yerse oturtmak nasıl olacak gibi can âlici sorular çözümlemeler temelinde çok önemsenmelidir. Yani bir yandan kültür arazilerinin insanların ihtiyaçları temelinde düzenlenmesi gerekirken öbür yandan bilinçli ve aktif çalışmalarla yabani hayvanların bu birimlere integrationunu bütünleşme… kolaylaştırıcı önlemler geliştirilmelidir. Başka bir deyişle; insanların ve hayvanların birbirleri ile tek taraflı çıkarlara dayalı konfliktlerini çelişki… en asgariye indirmeye yönelik girişimler etkin ve aktif hale getirilmelidir. Böylesi projelerde; doğal interaktionlarin ortak noktaların… daha iyi görülüp değerlendirilmesi etkin düzenlemelere ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Sponsorlu Bağlantılar Uluslararası kabul gören bazı Integration stratejileriDeğişik alanlardaki arazi kullanım amaçlarının kesin ve acık tanımı yapılmalıdır. Habitat – Yabani Hayvan Menecment koordinasyonu sağlanmalıdır. Arazi kullanım planları oluşturulurken yabani hayvanlar etkin bir yan faktör olarak hesaba katılmalıdır ormancılık, tarım, turizm, yol yapımı… Popülâsyon kontrollerini amaçlayan avcılık anlayışının oluşturulmasını hedefleyen düzenlemelerde yerel birimlerdeki zarar ve toleranslar hesaba katılmalıdır vejetasyon, hayvancılık… Yaptığım bir takim statiksel yerel çalışmalarda; böylesi projelerde geleneksel bazı kalıplarında gözerdi edilmemesi gerekliliği ortaya cıktı. Mesela avcı – ormancı çelişkisinin gerçekte traditional geleneksel karakterli olduğunun tespiti gibi. Yani kompetenz yeterlilik, yetkinlik… anlamadaki ayrışmalar geleneksel karakterli ve avcı -ormancı çelişkisini yaratmaktadır. Bu nedenle amaca yönelik yasal düzenlemeler ve eğitim çalışmaları çok önemsenmelidir. Ve hatta modern ulusal parklar menecmenti çalışmalarında böylesi çelişkilerin kendisini sorun olarak dayatmaması Gerçekliğini bu temelde yorumlamak bazı şeyleri anlaşılır kılacaktır. Yani böylesi projelerde asli aktörlerin çıkarsal işbirliğini gözeten bir duruş sahibi olmak gerekir. Yabani hayvan menecmenti projelerindeki realisation ve buna uygun yasal düzenlemeler yabani hayat bölgesel verilendirmelerinde WÖRP çok önemli instrumentler faktörler…olarak görülebilmelidir. Özellikle doğru temelde ele alınan yerel – politik planlamalar; bu anlamda çok olumlu sosyal sorumluluklar ortaya koyabilmekte ve yabani hayvanlarının yasadıkları yerlerde uygun yasam alanları sahibi olmaları gerektiği perspektifinin ortaya konulmasında çok etkili olabilmektedir. Yani doğa koruma ve politik duruşların ayni amaca hizmet temelinde kombinasyonu ile birçok sivil çalışma gruplarının çıkarlarının, kamusal çıkarlarla yasal zemindeki uyumu oluşturulabilir. Ayrıca böylesi uzun soluklu yönelimler ulusal sınırların da dışına tasan EU Natura 2000 bir takim önlem ve infra strüktürel planlamalarla etkinlik ve yetkinlik anlamında pozitif sonuçlar vermek suretiyle değişik birimler ormancı, avcı, çiftçi, turizm, doğa korumacılar, resmi birimler… arasındaki çelişkileri azamiye indirme temelinde uyumlu bir durusu ortaya koyabilmektedir. Yabani hayvanlar için yasam alanları planlanırken onların ayni zamanda aktif faktör olarak görülmesi ve hesaba katılması çok önemli. Mesela olası göç yolları anlamındaki passiv yerleşke konumları göz önüne alınmalıdır. Yine insan kaynaklı olası müdahaleler önceden tespit edilmeli ve bunlara yönelik önlemsel projeler ve çalışmalar özellikle Yabani Hayvan-Habitat önceden sonuç verici bir program ve hedefe sahip olmalıdır ve karşılıklı sınırlara saygıyı esas alan prensipler nihayet olmalıdır. Yabani hayvan – insan çelişkilerindeki tarihsel nedenleri gözeten programlar flexibel esnek… olmalı ve integrativ sorunların çözümüne amaç edinmeli ve de her türlü relevant arazi kullanıcılarını göz önüne alan bir anlayış sergilemelidir. Yani bir bütün olarak var olmanın gerekçeleri önceden anlatılabilmeli yoksa bekle gör temelinde bir planlama kesinlikle yapılmamalıdır. Kesinlikle tüm etkili ve yetkili birimlerden oluşan yapılanmaların ortak konsensüsleri temelinde hareket edilmelidir. Avcı-Belediye gibi. Ancak böylesi bir yönelimle ortak çıkarlar eksenli bir içice geçiş sağlanmış olur ki bu da basarîyi daim ve mantıklı kılacaktır. Söz konusu alanlar arasındaki harmonim denge Balance sosyo-ekonomik, politik – administrativ ve ekolojik dengesel ihtiyaçlar gibi önemli kriterleri gözeten önlemlerle mümkündür. Zaten CIC program ve ilkesel yaklaşımlarında da çözüm anlamındaki bütünlüksel yaklaşımların gerekliliğine işaret edilmekte ve insan – yabani hayvan – cevre balansının sosyo-ekonomik ve ekolojik sistem eksenli dinamikle sağlanacağı TESİD edilmektedir. Yani sonuç olarak yaşanabilir bir cevre ideali; büyük ölçekli yabani hayat – çevrebilim – arazi planlamaları ve bunların bütünün bir parçası olarak tüm gelişim safhalarında yerel, bölgesel, ulusal ve international katılımlı projelerle desteklenmesi ve ortaya konulması ile oluşturulabilir. İsmi Yunanca kryos buz, bios hayat ve logos bilim kelimelerinden türetilen kryobiyoloji temel olarak hücre ve dokuları dondurarak inceleyen bir bilim yıllarda birçok hayvan türünün yok olduğunu ya da nesillerinin tükenmek üzere olduğunu biliyoruz. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği IUCN Hayvan Türlerini Koruma Komisyonu, hazırladığı raporda, şu an dünya üzerindeki türlerin %25’inin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu, 26 memeli türünün 24’ünün yok olma sınırında olduğunu ve geçtiğimiz 100 yıl içerisinde 1000 kadar türün neslinin tükendiğini belirtiyor. Bu konuyla ilgili yapılan araştırmalarda, bir yabani hayvan türünün toplam sayısı 1000’e bile ulaşamıyorsa bu hayvan türünün özel olarak korunması gerektiği vurgulanıyor. İsmi Yunanca kryos buz, bios hayat ve logos bilim kelimelerinden türetilen kryobiyoloji temel olarak hücre ve dokuları dondurarak inceleyen bir bilim dalı. Düşük sıcaklığın organizmalar üzerindeki etkilerini araştıran kriyobiyoloji, dondurulan ve daha sora çözdürülen hücrelerin işlevsel özelliklerini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bu sayede soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan canlıları korumak için yeni yöntemler geliştirilebiliyor. Örneğin 2003 yılında dünyadaki panda sayısı 1596 olarak belirlendi ve bu hayvan türü için nesli tükenebilir uyarısı yapıldı. Bunun üzerine Çin Halk Cumhuriyeti’nde bulunan Chengdu Panda Üreme ve Yetiştirme Merkezi pandaları koruma görevini üstlendi. Bu kuruluşta panda sayısı yapay döllenme yoluyla artırılıyor ve korumanın nihai amacının pandaların doğaya dönmelerini sağlamak olduğu belirtiliyor. Bazı uzmanlar pandaların doğal olarak çıkmaz bir sokakta bulunduğunu, kötü genleri nedeniyle üremeleri konusunda umutsuz olduklarını söylüyordu. Ama daha sonra bilim insanları asıl sorunun, pandaların ana besin kaynağı olan ve yüksek rakımlarda yetişen bambu ağacına insanların verdiği zarardan kaynaklandığını belirledi. Bu sorunların çözülmesi ve pandaların üremelerine yapay döllenme yoluyla yardım edilmesi sayesinde nesillerinin tükenme riski azaltılıyor. Yapay döllenme işlemi için erkek hayvandan alınan sperma dişi üreme kanalına yerleştiriliyor. Böylece çiftleşme olmadan üreme sağlanıyor. Ayrıca, üremede etkili olan diğer çevre koşulları da kontrol altına alınarak bu uygulamanın başarısı artırılıyor. Örneğin pandaların doğal yaşam alanlarının genişlemesi, daha çok taze bambuyla beslenmelerini ve dişilerin yılda 3-4 gün süren kızgınlık dönemlerinin daha iyi değerlendirilmesini sağlıyor. Birleşmiş Milletler bünyesindeki Gıda ve Tarım Örgütü FAO dünyadaki gen kaynaklarının korunabilmesi için mümkün olan en çok sayıda evcil hayvan türünün yetiştiricilikte kullanılması gerektiğini belirtiyor. Vahşi hayvan türlerinin korunması için ise, hayvanların yaşadığı bölgenin ve çevrenin korumaya alınması, doğal yaşamı koruma parklarının oluşturulması ve mümkün olduğu kadar sperma ve embriyonun dondurulup saklanması gerekiyor. Özellikle yetiştiricilikte kullanılan hayvanlara uygulanan biyoteknolojik yöntemler sayesinde genetik ilerleme ve genetik çeşitliliği koruma çalışmalarında büyük ilerlemeler kaydediliyor. Biyoteknolojinin bir çalışma alanı olan gamet hücrelerinin hijyenik olarak elde edilmesi, dondurulması ve saklanabilir özelliklerinin keşfedilmesi insanları klonlayabilme konusunda bize önemli bilgiler sağlıyor. Bazı canlı hücrelerin ve mikroorganizmaların çok düşük sıcaklıklara dayanabildikleri ve çözme işlemi sonrasında normal işlevlerine geri dönebildikleri bilgisinden yola çıkılarak yapılan biyoteknolojik çalışmalar bu bilim dalının gelişmesine katkıda bulunuyor. Hücrelerin dondurulmasında suyun biyolojik formunun değişmesi transformasyon söz konusudur. Yani dondurma, suyun biyolojik olarak kristalleşmesi ve şekil değiştirmesi ile gerçekleşir. Kristalleşme seeding donma sıcaklığına ulaşmamış sıvılarda dış etkiyle -5°C ile -7°C arasında başlatılır ve kristalleşmedeki ısı dalgasının yaratacağı zarar en aza indirilmiş olur. Kristalleşmenin başlatılması dondurma işlemi için kullanılan özel cihazlar sayesinde daha kontrollü yapılabilir. Bu sayede ani kristalleşme önlenir ve hücre dışı ortama sıvı geçişinde yeterli süre sağlanır. Sonuç olarak üreme hücrelerinin ve dokularının dondurulma aşamalarındaki bu ilerlemeler ve araştırmalar insanların ve hayvanların nesillerini devam ettirebilmeleri, genetik çeşitliliğin ve ilerlemenin sağlanması açısından büyük öneme sahip. Bilim Genç web sitesinde yayınlanan yazı, haber, video, fotoğraf, çizim ve animasyonların her türlü hakkı TÜBİTAK’a aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi olsa alıntı yapılamaz, kopyalanamaz ve başka yerde yayınlanamaz. Sumatra Kaplanı​ Sumatra kaplanı Panthera tigris sumatrae, kedigiller Felidae familyasından yeryüzünde var olan en küçük kaplan alt türü. Fizyoloji Erkek bir Sumatra kaplanı, ortalama 234 cm uzunluğunda, 136 kg ağırlığındadır. Ortalama bir dişi birey ise 198 cm uzunluğa ve 91 kg ağırlığa sahiptir. Çizgileri diğer kaplan alt türlerinden daha ince ve basıktır. Ayrıca daha tüylü ve özellikle erkekler daha yeleli bir görünüşe sahiptirler. Küçük boyutları ve ahenkli çizgileri ormanda rahat hareket edebilmelerini sağlar. Ayak parmaklarının arasında perdeli bir yapı bulunur. Bu yapı genişlediğinde onları kusursuz yüzücülere dönüştürür. Sumatra kaplanının suda ilerleyen toynaklı hayvanları da avlayabildiği kaydedilmiştir. Beslenme Sumatra kaplanı, genellikle tapir, yaban domuzu, geyik gibi toynaklı hayvanları avlar. Bazen balık ve kuşlar gibi daha küçük hayvanları yediği de olur. Bazen orangutanları avladıkları da olur. Hatta büyük erkekler leopar bile avlarlar. Fakat nadiren bu hayvanlar için zaman harcarlar. Coğrafi Dağılım Sumatra kapları yalnızca Endonezya'nın batısındaki büyük bir ada olan Sumatra'da yaşarlar. Alçak veya yüksek ormanlar başta olmak üzere birçok tropik ekosistemde yaşar. Tarım ve çiftçilik nedeniyle yalnızca 400 kadar yaşam alanı kaldı. Fakat bu yerler de yeterince güvenli değil çünkü korunma çabalarına rağmen birçok kaplan öldürülmeye devam etmektedir. Bu hayvanın ya soyu tükenmiştir ya da doğada Sırtlan​ Çizgili sırtlan, kirli açık sarı-beyaz üzerine değişen enlerde siyah şeritleriyle kolaylıkla tanınabilir. Ensesinden beline kadar sert ve dik kıllardan oluşan bir yele bulunur. Yele tüylerinin unu siyahtır. Kulak kenarı ve içi beyaz, boyun ve çene altı siyahtır. Ön ve arka ayakları 4 parmaklıdır ve ön bacaklar arka bacaklara oranla daha uzundur. Kafa iri ve kulaklar büyüktür. Başın küt bir görünümü vardır. Turan, 1984 Sırtta bulunan yele istenildiği zaman kavga, heyecan, korku anlarında dikleşir ve bireyin olduğundan %38 daha büyük görünmesini sağlar. Sanıldığının aksine köpekgillerle değil kedigillerle daha yakın akrabadılar. Habitatı Steplerde, yarı çöllerde, kayalıklı ve seyrek ağaçlıklı yamaçlarda ek olarak Anadolu'da maki ve ormanlık alanlarda da yaşar. Kayalıklar, çatlak ve gedikler ve derin vadilerde yuvalanır. Afrika'da daha güçlü kuzeniyle aynı ortamda bulunduğu bölgelerde rekabetten dolayı açıklık bölgelerde bulunmaz. Yayılışı Yurdumuzda Marmara'nın güneyi, Ege, Akdeniz ve güneydoğu illerimizde yayılış gösterirler. Çanakkale, Bursa, Balıkesir, Kütahya, Afyon, İzmir, Denizli, Aydın, Muğla, Antalya, Burdur, Mersin, Adana, Niğde, Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Madin, Adıyaman, Siirt, Şırnak ve Hakkari illerinde yaşamıştır. Bu illerin çoğundan 1980 sonrası kayıt mevcut olup 2000 sonrası kayıtlar belirli iller için geçerlidir ve haritada yeşille işaretlenmişlerdir. İç bölgelerdeki illerden Kütahya, Afyon uzun süredir kayıt yoktur. Korunma Doğada düşük yoğunlukta bulunmaları, iyi gizlenmeleri ve yalnız yaşamaları sebebi ile vahşi yaşamda görülmeleri çok zordur. Günümüzde Anadolu 'nun belirli bölgelerinde Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü tarafından fotokapanlarla takip edilmektedir. Ayrıca 2007 yılında Güney Doğu Anadolu Bölgesi 'nde Doğa Derneği gönüllüleri tarafından üç adet çizgili sırtlan yuvası belirlenmiş ve bu yuvalardan birini kullanan bir çift çizgili sırtlan görüntülenmiştir. Bölge koruma altına alınmış ve fotokapanlarla izlenilmektedir. Anadolu 'da sayısı az olmakla birlikte,avlanılması kesinlikle yasaktır. Zira Eylül 2010'da Çevre ve Orman Bakanlığı ile Merkez Av Komisyonu tarafından çıkarılan kanuna göre, Anadolu çizgil sırtlanın Türkiye sınırları dahilinde herhangi bir şekilde avlanması, TL para cezasından başlayan yaptırımların yolunu açmaktadır. Çizgili sırtlanların Türkiye popülasyonunu korumak için Güneydoğu Anadolu bölgesinin dışında, Altınözü Hatay'da hektar'lık bir alan yaban hayatı geliştirme sahası olarak sırtlanlar Türkiye'de nesli tükenmekte olan hayvanlar konumundadır. Yerel Adlar Andık, Yeleli kurt, Alacanavar, Sırtlan, Zırtlan, Öcü, Heftar Güneydoğu, Dab'a Hatay 11 Asya aslanı Bilimsel sınıflandırma Alem Animalia Hayvanlar Şube Chordata Kordalılar Sınıf Mammalia Memeliler Takım Carnivora Etçiller Alt takım Feliformia Kedimsiler Familya Felidae Kedigiller Cins Panthera Tür P. leo Aslan Alt tür P. leo persica Asya aslanı Panthera leo persica, kedigiller Felidae familyasından Hindistan'ın batısında, Gucerat bölgesinde, özellikle Gir Ormanları'nda yaşayan bir aslan alt türü. Gir Ormanı'ndaki nüfusu 350 civarındadır. Eskiden Asya aslanı Kafkaslar'dan Yemen'e, Makedonya'dan Yunanistan'a kadar çok geniş bir coğrafyada yaygındı. Türkiye'de nesli 19. yüzyılda tükenmiştir. Şimdi ise Hindistan başta olmak üzere İran, Afganistan, Pakistan ve küçük bir popülasyonda Bangladeş'te yaşamaktadır. 12 Caretta caretta kaplumbağaların yaklaşık 106 milyon yıldır yeryüzünde oldukları sayıları giderek azalmaktadır. Nesli tükenme tehlikesi altında olduğu için koruma altındadır. Sini kaplumbağası Caretta caretta, denizlerde yaşar. Yumurtlamak haricinde karaya hiç çıkmaz. Sırt tarafı kırmızımsı kahverengi alt tarafı ise beyazımsı açık sarı renklidir. Bacakları yüzmeye yarayacak biçimde kürek biçimi almıştır ve dış kenarlarında en fazla 2 tırnak bulunur. Oksijeni havadan almasına rağmen uzun süre su altında kalabilir. Yumurtalarını gece kumsallarda açtıkları çukurlara gömerler. Bir defasında 100 yumurta 2 aylık kuluçka döneminden sonra gece vakti yumurtadan çıkarak denize giderler. Akdeniz sahillerine yayılmıştır. En önemli yumurtlama bölgesi Adananın Yumurtalık ilçesi ve Belek, Anamur, Köyceğiz, Dalyan sahilidir. Belek kıyıları, Caretta caretta'ların Akdeniz'deki ikinci Yunanistan'ın Zakintos adasının ardından ve Türkiye'nin en büyük yumurtlama alanıdır. 2006 yılı içinde Belek'te ise 1000 civarında, Anamur'da 2007 yılında 1040 adet yuva tespit edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Kabuk boyları 1 metre kadar büyüyebilir. Balıklar, kabuklular ve su canlıları özellikle deniz anaları ile beslenirler. Kaplumbağa yaşamını tehdit eden faktörler Deniz kaplumbağaları yaşamlarının büyük bölümünü denizde geçirmekle birlikte, nesillerini devam ettirebilmek için üreme kumsallarına son derece bağımlı olan canlılardır. Bu tip kumsalların insan eliyle farklı amaçlar için işgal edilmesi turizm amaçlı faaliyetler, kum alımı, otlatma, tarım için kumsalların toprak ile örtülmesi vs. ve artık Türkiye , Yunanistan ve Kıbrıs gibi birkaç ülkede sınırlı kalması bu bölgelere yumurta bırakan kaplumbağaların nasıl yavaş yavaş yok olmaya mahkum edildiklerini ortaya koymaktadır. Ayrıca, deniz ortamında gerek ergin, gerekse yavrularını trol vb. ağlarla balıkçılar tarafından tesadüfi yakalanmaları da kaplumbağa yaşamını tehdit eden önemli bir sorundur. Deniz Kaplumbağalarının Korunması İçin Gerçekleştirilen Çalışmalar Ülkemizin taraf olduğu Uluslararası Sözleşmeler Bern, Barselona Sözleşmeleri çerçevesinde nesli tehlikede olan ve Türkiye sahillerini üreme alanı olarak kullanan deniz kaplumbağalarının korunması yönünde çalışmalar yapılmaktadır. Bu amaçla, Bakanlığımız koordinatörlüğünde ilgili Bakanlıklar, üniversiteler ve gönüllü kuruluşlardan oluşan “ Deniz Kaplumbağaları İzleme-Değerlendirme Komisyonu ” kurulmuştur. İzleme-Değerlendirme Komisyonu Akdeniz’ de önemli deniz kaplumbağası üreme alanı olarak belirlenmiş 17 alanda Ekincik, Dalyan, Fethiye-Çalış, Dalaman, Patara, Kale Demre, Kumluca, Tekirova, Kızılot, Belek, Gazipaşa, Demirtaş, Göksu Deltası, Kazanlı, Anamur, Akyatan, Samandağ incelemelerde bulunarak, sorunları tespit etmekte ve bu sorunların giderilmesi yönünde çalışmalar gerçekleştirmektedir. 13 DEV YARASALAR Pteropus giganteus-Büyük uçan tilki Malezya'nın batısında yaşayan ve dünyanın en büyük yarasa türü olan "Büyük uçan tilki" adlı yarasaları yemek ve spor amaçlı avlamak açıklığı neredeyse bir buçuk metreye ulaşan "Büyük uçan tilkiler", ağırlıklı olarak Malezya, Endonezya ve Tayland'da görülüyor. Meyvelerle beslenen bu dev yarasalar, ağaçlardaki çiçeklerin özütünü içerken polen yayarak da, ekosistemde önemli bir rol oynuyor. Her yıl bu yarasalardan 22 bini yasal olarak, yemek, spor ve tıbbi amaçlarla öldürülüyor. Araştırmacılar,ekosistemde önemli bir rol oynayan büyük uçan tilkilerin avlanması bu hızla devam ederse,Güney Doğu Asya'da altı yıl içinde yok olabileceği uyarısında bulunuyor. 14 Dinozorlarla aynı dönemde yaşayan ancak neslini günümüze kadar devam ettirmeyi başaran mersin balığının neslinin yok olmaması için çeşitli çalışmalar yürütülüyor Dinozorların nesli tükendi ama mersin balığı bugünlere olmak üzereler, onları korumak balığının insandan başka hiçbir düşmanı güçlü bir yapıya devirlerden günümüze ulaşması da bunu yüzyıldaki barajlar,HES'ler,aşırı avcılık,su kirliliği, habitattaki bozulmalara karşı direnmiş ve hala direnme gösteren bir balık da mersin balıklarına hakettikleri önemi vermemiz gerektiğini gösteriyor. Araştırmalara göre Karadeniz'de yaşadığı bilinen 5 mersin balığı türünden ikisinin yok oldu,geriye kalan üç türe de nadiren rastlanıyor. Alman mersini ve şip denilen türler yok artık sadece Rus mersini,mersin morinası ve sivrişka diye adlandırılan türler balıkları, havyarı nedeniyle çok bir öneme sahip ve ülkemizin de imzaladığı uluslararası sözleşmelerle koruma altında tamamen yasak ama bazen balıkçılarımızın ağlarına tesadüfen takılıyor. Ağdan yüzde 99 canlı çıkabilen çok güçlü yapıları bir durumda balıkçımızın balığı denize geri salması başına üreyen ince dişli testere balığı Burada bir akvaryumda görülen ve tek başına üreyen ince dişli testere balığı, nesli tükenmekte olan hayvanlardandır. Tutsaklıkta yetişen hayvanlarda bu tür değişiklikler olabiliyor, ancak doğal ortamda da aynı olguya rastlanması bunun sayısı azalan hayvanların doğal bir tepkisi olabileceğini düşündürdü. Çevrebilimcilerin konuyla ilgili araştırmaları Current Biology dergisinde yayınlandı. Özellikle de omurgasız hayvanlar arasında tek başına üreyen türler bulunuyor. Ancak normalde çiftleşmeyle üreyen bir hayvanın üstelik de doğadayken tek başına üremesi sıradışı bir durum. Tek başına üreyen dişilerden doğan hayvanların yine dişi olması da öyle. Boyu dört metreye kadar uzayabilen ince dişli testere balığının erkeksiz üreyebilmesi, döllenmemiş yumurtaların embriyoya dönüşmesi ile mümkün olmuş. Araştırmacılar omurgalı canlılarda bunun yumurtanın kendisiyle tıpatıp aynı bir hücreyi içine almasıyla gerçekleştiğini düşünüyorlar. Ancak 190 testere balığının DNA'ları incelenerek varılan bu sonuç balığı kurtarmaya yetmiyor. Nesli tükenmeye yüz tutan testere balığının hayatta kalabilmek için hâlâ insanların yardımına ihtiyacı olduğu söyleniyor. Misafir Misafir 15 Üzücü bir durum Misafir Misafir 16 çözüm önerileriii acill!!! Amcan Misafir 17 Ya ben buraya nesli tükenen hayvanları korumak için neler yapabiliriz dedim bu site bana bilgi paylaşıyor Misafir Misafir asfafas Misafir abin Misafir 20 Malesef önlemler yetersiz Nesli tükenmekte olan 'Tavas Kurbağası'ndan sevindiren haberAlınan tedbirler sayesinde Tavas Kurbağası popülasyonu artmaya başladıDENİZLİ Denizli'de 63 yıl önce bulunup dünyaya tanıtılan ve nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalan 'Tavas Kurbağasının' korunması ve neslinin yaşatılabilmesi için alınan tedbirler sonrası popülasyon artmaya devam ediyor. Tavas Kurbağası, 1960 yılında Prof. Dr. İbrahim Baran tarafından ilçeye bağlı Cakıroluk mevkiinde sulak bir alanda tespit edildi. Henüz 20 yaşındayken yeni bir endemik tür keşfeden Prof. Dr. Baran, dünyada sadece bu bölgede yaşadığı tespit edilen kurbağaların ismini 'Rana Tavasensis' yani Türkçe ismiyle yaşadıkları yerin ismi olan 'Tavas kurbağası' koydu. Endemik tür olan Tavas Kurbağası bilim dünyasına tanıtılmasının ardından 300-400 bireyin olduğu tespit edildi. Pamukkale Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Eyüp Başkale, Prof. Dr. Serdar Düşen ve Prof. Dr. Olcay Düşen'nin 2010 yılında bölgede yaptıkları yeni incelemede Tavas Kurbağası neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu, sayılarının ise 50-60 arasına kadar düştüğü belirlendi. Akademisyenler, Akdağlar'ın eteğindeki 10 dekar sulak alanda yaşayan endemik türü korumak için harekete geçti. Kurbağaların korunması ve neslinin yaşatılabilmesi için Pamukkale Üniversitesi ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü iş birliğinde eylem planı hazırlandı. Yaklaşık 6 aylık arazi çalışmasının ardından endemik türün korunması ve neslinin ilerletilmesi için bölgeye tabelalar asılarak, etrafı tel örgüyle çevrildi. İlerleyen süreçte fotokapan kurulan bölge tamamen koruma altına alınarak gece gündüz izlendi. Yeni yapılan sayıma göre kurbağaların sayısının 200'e ulaştığı ve korumanın devam ettikçe sayının kademeli olarak artmasının beklendiği ifade edildi."Dağ kurbağası olarak biliniyor"Tavas Kurbağasının korunması ve popülasyonunun artırılması için hazırlanan eylem planını takip eden Prof. Dr. Eyüp Başkale ise kurbağanın farklı türlerinin de ilerleyen süreçte ortaya çıktığını belirterek, "Tavas kurbağası ilk 1960 yıllarda tanımlandıktan sonra 1980'li yıllarda altın olarak tanımlanıyor. 2003 yılında su seviyesine çıkartılıyor. O gün Tavas ilçesi Çakıroluk mevkiinde bulunduğu tespit ediliyor. Tabi aradan geçen 10-15 yıl içerisinde birkaç farklı türü daha ortaya çıktı. Yaşam alanı çok dar bir alanı kapsadığı için türümüz nesli tükenmekte olan hayvanlar arasında geçiyor. Tabii Tavas kurbağası bir dağ kurbağası olarak biliniyor. Aslında bulunduğu yer tam bir çayırlık ve meralık bir alandır. Tavas kurbağası bitki varyasyonuyla birlikte çok güzel bir ekosistem içerisinde yaşıyor. Çok dar bir yayılış alanına sahipler ve bulunduğu ortamdaki sivrisinek yavruları, böcekleri tüketerek bizlere de hizmet ediyorlar. Bu çerçevede baktığımız zaman Tavas kurbağası gelecek nesle bırakılacak en önemli canlılar arasında yer alıyor. Koruma çalışmasında alanı te bir tel örgü ile kapattık ve içerisinde şu anda foto kapanımız var. Tel örgüye rağmen yine de orayı kullanmaya çalışan insanlar varsa foto kapana yakalanıyor. Yasağı çiğneyenler ise uyarılar yapılıyor. İlk zamanlar 300- 400 bireyden bir ara 50-61'a kadar düştü. Şuan tekrar 200'lere kadar çıktık. Bu da güzel bir yaklaşım. Bizler bu şekilde korumaya devam ettikçe sayıları kademeli olarak artacaktır" dedi. Pamukkale Üniversitesi İbrahim Baran Edebiyat Denizli Güncel Haberler

nesli tükenmekte olan canlılar için alınan önlemler