nükleoplasti yöntemi yorumları hakkinda bilgi

Hangipişirme yöntemi ile ne kadar uzun süre dayanır, filizlenmesi tehlikeli midir, patatesi saklamanın yöntemleri nelerdir? Patates hakkında 7 önemli bilgi 1- Patatesin raf ömrü Bel ve boyun fıtığı rahatsızlıklarında uygulanan tedavi yöntemlerine ''Nükleoplasti'' yöntemi de eklendi. Yöntem Kastamonu Devlet Hastanesi'nde uygulanıyor. BIST 2.375. Teşhis ve tedavi imkanları gün geçtikçe artan bel ve boyun fıtığının tedavisinde ise lazerli nükleoplasti yöntemi öne çıkıyor. Nükleoplasti yöntemine ilişkin bilgi veren Özel Echomar Göztepe Hastanesi'nden Beyin ve Sinir Cerrahı Dr. Ayhan Kara, yöntem sayesinde hastanın 10 dakikalık bıçaksız, narkozsuz müdahalenin NEDEN BELDEN SIVI ALINIR, BU SIVI NE İŞE YARAR? – Beyin ve omuriliği sarar, korur ve beslenmesine yardımcı olur. NASIL BELDEN SIVI ALINIR ? – İğne geri çekilir (Damardan kan almak gibi) – Bu sıvı mikroskop altında incelenir. İçinde normalde olmaması gereken hücreler var mı diye bakılır. – Bir kısmıda kültüre ekilir. Ayşe Konaç 31 Yıllık Tecrübe. Hemen Detaylı Bilgi Alın! 0538 274 14 13 çok farklı yöntemi vardır. Daha Fazla Bilgi diktirenlerin yorumları Site De Rencontres Gratuit Pour Les Femmes. Dr. Burcu Özbakır insanların artık istedikleri zaman ve istedikleri kadar çocuk sahibi olabilmelerine olanak sağlayan doğum kontrol yöntemlerinin günümüzde gelişme gösterdiğini, bir yıl boyunca korunmadan, düzenli cinsel birliktelikte bulunan her 100 çiftten 85’inin gebe kaldığını, bu nedenle çocuk sahibi olmayı düşünmeyen bireylerin ve çiftlerin gebeliği önlemek amacıyla bir uzman kontrolünde, kendileri için en uygun yöntemi seçmesi gerektiğini ifade etti. Doktora danışılarak uygulanmalı Ülkemizde doğum kontrolü ile ilgili bilinçli olduğu düşünülen bir kitle olduğu düşünülse de yapılan araştırmalarda Türk hastaların sadece yüzde 40’ının doğum kontrolü ile ilgili bilgiyi doktordan aldığına dair sonuçlara ulaşıldığını söyleyen Uzm. Dr. Burcu Özbakır, hastaların yüzde 35’inin bu bilgileri yakın arkadaşından öğrenirken, yüzde 24’ünün annesi veya partnerinden, yüzde 17’sinin ise iletişim araçları yoluyla öğrendiğini belirtti. Bu tür kaynaklardan alınan bilgi kalitesinin düşük olduğunu, hatalı seçilmiş metodlar veya hastanın metodu kullanamaması durumunun istenmeyen gebelikler ile sonuçlanabileceğini belirten Uzm. Dr. Burcu Özbakır, doğru metodun seçilmesinin ancak hastanın doktor desteğini alarak olabileceğini söyleyerek şöyle devam etti “Doğum kontrol yöntemleri kadın ve erkek için olanlar ile kalıcı ve geçici olanlar olarak dört ayrı gruba ayrılabilir. Kalıcı yöntemler çocuk sahibi olma isteği tamamlanmış çiftler için en uygun seçenekler iken, geçici yöntemler istediği zaman çocuk sahibi olmayı planlayan çiftler için uygundur. Erkeğe ait korunma yöntemleri kadına ait yöntemlerden daha basit ve kullanışlı olmasına rağmen gebe kalanın kadın olması ve tüm riski üzerinde taşıyor olması sebebi ile doğum kontrolü için hala erkeklerden çok kadınlar başvurmaktadır” dedi. Uzm. Dr. Özbakır “Teoride yüzde 99 pratikte yüzde 92” Kadınların, çocuk sahibi olmayı planlamadıkları dönemde, doğum kontrol yöntemleri kullanımının ilk cinsel birliktelikle başlayıp, hiç adet görmediği menapoz dönemine kadar devam etmesi gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Burcu Özbakır, erkeklerin ise cinsel birliktelik devam ettiği sürece kontrolü devam ettirmesi gerektiğini ifade ederek şunları söyledi; “ Doğum kontrol hapları geçici korunma yöntemleri arasında en popüler seçenek olup, bu tarz ilaçlara başlamadan önce hem uygunluğun değerlendirilmesi hem de doğru kullanım için doktor kontrolünden geçilmesi, sonrasında da en azından yıllık düzenli kontroller yapılması gerektirmektedir. Doğum kontrol haplarının gebelik önlemedeki başarısı teorikte yüzde 99 olup, pratik uygulama hataları sebebi ile yüzde 92’ye kadar düşmektedir”dedi. Korunma yöntemlerinden “Spiral”in başarı oranı yüzde 99 Kadınlar için bir diğer popüler korunma yönteminin doktor kontrolünde uygulanması gereken, bakırlı rahim içi araç olan spiral olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Burcu Özbakır, spiral takıldıktan sonra da düzenli kontrollerin devam etmesi gerektiğini ve doğru seçilmiş hastalarda sprial yönteminin yüzde 99 başarı gösterdiğini belirtti. Hormonlu spiral kullanımının, kanama bozukluğu olan hastalar için de tercih edilen bir metod olduğunu, aynı zamanda doğum kontrolü isteyen hastalar için de önerildiğini belirten Uzm. Dr. Burcu Özbakır şöyle devam etti “Yani, ek bir sıkıntısı olmayan bir hastada tercih edilecek öncelikli spiral, bakırlı spiral olmalıdır. Kadın hastaların kullandığı bir diğer yöntem aylık ya da üç aylık iğneler ile cilt altına yerleştirilen implantlardır. Bu yöntemler doğum kontrol haplarındaki unutma faktörünü ortadan kaldırmaktadır. Ancak adet düzensizlikleri veya değişikliklerine neden olabileceği hasta ile önceden konuşulmalıdır. Kadınlarda diyafram, kadın kondomu ve spermisid uygulamaları, uygulama ve temin etmedeki zorluklar ve toplumda popülarite kazanacak başarısı olmaması sebebi ile pek tercih edilmemektedir. Kadınların herhangi bir yöntemle korunmadığı ve ilişki sonrasında kullandıkları “ertesi gün hapı” düzenli bir doğum kontrolü yöntemi olmayıp, gebeliği önlemedeki başarısı ancak normal riski azaltma yönündedir. Üstelik adet düzenini de bozarak etki etmektedir. Bu nedenle düzenli korunma amacı ile kullanımı önerilmemektedir. Bu seçenek sadece acil durumlar için saklanmalıdır”dedi. Uzm. Dr. Özbakır “Takvim yöntemi tek başına doğum kontrol yöntemi olarak düşünülmemelidir” Kadınlar arasında kullanılan adet döngüsüne göre gün sayılan takvim yönteminin, gerçek bir doğum kontrol yöntemi olmadığını ve gebeliği önlemedeki başarısının da düşük olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Burcu Özbakır, takvim yönteminin bu nedenle tek başına bir doğum kontrol yöntemi olarak kullanılmaması gerektiğini belirtti. Kadınlar için kalıcı olan tek korunma yönteminin tüplerin bağlanması olduğunu ve bu yöntemin gerek sezaryen ameliyatı sırasında, gerekse laparoskopik yöntemle çok kolay bir şekilde gerçekleştirilebileceğini söyleyen Uzm. Dr. Burcu Özbakır şöyle devam etti “Tüplerin bağlanması sonrasında hastayı gebelikten koruma etkisi çok ender durumlar dışında pratikte yüzde 100 kabul edilmektedir. Tüplerin bağlanması halk arasında hatalı bilindiğinin aksine cinsel birliktelikte ve adet düzeninde hiç bir değişikliğe neden olmaz, menapoz ile de bir bağlantısı bulunmaz”dedi. Uzm. Dr. Özbakır “Doğum kontrol çalışmaları ve bilgilendirmeleri rutin yapılmalı” Bu kadar kişisel görünen doğum kontrol konusunun aslında nüfus artış oranı ile birlikte milli ekonominin de belirleyicilerinden olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Burcu Özbakır, doğum kontrolü ile ilgili gerekli çalışmaların ve hasta bilgilendirmelerinin rutin yapılması gerektiğini belirtti. Doğum kontrolünün gelişmiş tüm ülkelerin sağlık sisteminde yer aldığını ifade eden Uzm. Dr. Burcu Özbakır sözlerine şunları ekledi “Doğum kontrolü ile ilgili gerekli çalışmalar ve hasta bilgilendirmelerinin rutin yapılması, gelişmiş tüm ülkelerin sağlık sisteminde yer almaktadır ve ülkemizde de bu eğitimin hem cinsel sağlık eğitimi dersi altında okullarda verilmesi, hem de yetişkinlere sağlanabilecek doğum kontrol poliklinikleri veya eğitim seminerleri ile aktarılması; istenmeyen gebeliklerin önüne geçmede, gereksiz yere hem bireylerin, hem ailelerin, hem de toplumun zarar görmemesi için en büyük başarıyı sağlayabilir”dedi. Güncelleme Tarihi 29 Kasım 2017, 2049 Arkeolojide Kullanılan Yaşlandırma Yöntemleri Hakkında Bilgi -Radyoaktif Yöntemler -Radyoaktif Olmayan YöntemlerRADYOAKTİF YÖNTEMLERA RADYOAKTİF PARÇALANMAYA DAYANAN YÖNTEMLER1-C14 Yöntemi 2-Potasyum Argon Yöntemi 3-Fizyon İzleri YöntemiB RADYOAKTİVİTEDEN DOLAYI ÇIKAN ENERJİNİN BİRİKİMİNE DAYANAN YÖNTEMLER1-Termolüminesans Yöntemi 2-Elektron Spin Rezonans YöntemiRADYOAKTİF OLMAYAN YÖNTEMLERA SÜREKLİ DOĞAL VE KİMYASAL DEĞİŞİMLERE DAYANAN YÖNTEMLER1-Manyetik Alan Değişimi Yöntemi 2-Resamizasyon Yöntemi 3-Uranyum- Florin Yöntemi 4-Obsidiyen HidrasyonuB DOĞAL RİTMİK OLAYLARA DAYANAN YÖNTEMLER1-Dendrokronoloji Yöntemi 2-Varv YöntemiRADYOAKTİF YÖNTEMLERA RADYOAKTİF PARÇALANMAYA DAYANAN YÖNTEMLERC14 YÖNTEMİBir elementin kimyasal tepki gösteren en küçük parçasına atom denir Atomda iki kısım bulunur + elektrik yüklü çekirdek proton ve – elektrik yüklü nötron Genel olarak çekirdekte proton ve nötron sayıları birbirine eşittir Ancak çekirdek içinde bu sayıların birbirine eşit olmadığı durumlarda vardır Bu çeşit çekirdekli atomlara izotop denilirİzotoplar o elementin radyoaktif olmasını sağlarlar Radyoaktif elementler belli bir süre geçince parçalanmaya başlayıp değişikliğe uğrarlar Atmosferin üst kısımlarında yoğun bir şekilde kozmik ışınlar bulunmaktadır Bunlar sadece atom çekirdeklerinden oluşan parçacık karakterli ışınlardır Yani kozmik ışınlar yüksek enerji yüklü atom parçacıklarıdır Bu parçacıklar yeryüzüne ışık hızında ve ışık demetleri halinde inerler Atmosfere girmeye çalışan kozmik ışınlar yarattıkları nötronlar aracılığı ile radyo karbonun yerkürede var olmasına neden olmaktadır Böylece oluşan radyo karbon kısa sürede oksijen ile birleşip karbondioksit, CO2, gazına dönüşür ve tüm atmosfere dağılır Buradan da bitki ve hayvanlardan oluşan canlılar evrenine, okyanuslara geçerek öteki karbon izotopları C12 ve C13 ile birlikte tüm organik maddelerin yapısında varolmaya ve emilime başlarlar Bir bitkinin ölümü ile birlikte bitkinin bünyesinde özümleme ve varolan radyoaktif C14 izotopları belli bir süre sonra dağılmaya ve radyoaktivitelerini belli oranda yitirmeye başlarlarRadyoaktivitenin tamamen kaybolması için geçen süreye yarı ömür denilmektedir Bu yöntem ile C14’te bulunan radyoaktivitenin yarısını ortalama olarak +- 30 yılda kaybedeceği hesaplanmıştır Bu sayım C14 miktarı tükeninceye kadar devam eder Ölü organik maddelerdeki C14 atomunun çözülmesi temeline dayandırılan bu yöntemle 30-40 bin yıllık bir zaman dilimini yaşlandırmak mümkündürC14 analizi odun, kömür, tahta vb selülozik maddeler, turba artıkları, deniz hayvanlarının iskelet ve kavkıları, kemik parçaları, kumaş artıkları, yapraklar , polenler, ceviz, fındık gibi kabuklu yiyecekler , bunların içleri, tahıllar, karbonhidratlar, bütün organik sıvılar, hayvan derisi ve kalkerli toprak gibi maddelerden alınan örneklerle ölçebilmektedir Bir maddenin içinde ne kadar çok karbon bulunursa analizi içinde o kadar değer taşımaktadır Bu maddelerden örnekler toplanırken özellikle nasıl bir çevreden alındığına dikkat edilmelidir Suların karbonatlı, toprakların asitçe zengin olduğu yerlerden örnekler alınması doğru değildir Çünkü aldığımız örneklerde ki karbon değerlerinin artmasına sebep olup hatalı bir yaş tayini yapmamıza neden olurPOTASYUM ARGON YÖNTEMİBu yöntemle tarihleme işi C14 yöntemi ile aynıdır Potasyum Argon yöntemi ile tarihlendirme bir volkanik kayacın patlaması sırasında kayaçta daha önce mevcut gaz halinde bulunan argonun yüksek sıcaklıktan dolayı kayayı terk etmesi esasına dayanmaktadır Daha sonra potasyumun parçalanmasıyla oluşan argon gazı ölçülerek volkanik oluşumun tarihini saptamak mümkün olmaktadır Bu yöntem sayesinde yaşı 100000 yıldan daha fazla olan örnekler tarihlendirilebilmektedirFİZYON İZLERİ YÖNTEMİUranyum 238’in kendiliğinden fizyona uğraması ışır saçar durumda olması sonunda meydana gelen yüksek enerjili parçacıkların kristalimsi yapılarda ve camlarda iz bırakması esasına dayanmaktadır Yaşı en az 20000 yıl olan volkanik oluşumları tarihlendirmede kullanılır Bu yöntemi cam, obsidiyen aletler ve seramik eşyaya uygulamak mümkündürB RADYOAKTİVİTEDEN DOLAYI ÇIKAN ENERJİNİN BİRİKİMİNE DAYANAN YÖNTEMLER TERMOLÜMİNESANS YÖNTEMİ TLBu yöntem her ne kadar radyoaktif bir yöntem değilse de radyoaktif yöntemler arasında sayılmasının nedeni radyoaktif parçalanma sonunda çıkan enerjinin minerallerde birikebilme özelliğindendir İşte minerallerde biriken bu enerji o mineral ısıtıldığında ışık olarak kendini göstermektedirÇıkan ışık miktarı maddenin biriktirdiği radyasyon enerjisi miktarına bağlıdır Ne kadar çok enerji birikirse o kadar çok ışık çıkar Hiç enerji birikmemiş ise, veya biriken enerji herhangi bir nedenle, örneğin ısınma ile, boşalmış ise, doğal olarak hiç ışık görünmeyecek yani hiç TL olmayacaktır Yani TL, maddenin etkileştiği toplam radyasyon miktarı dozu sonucunda biriken enerjinin ve bu enerjinin birikmesi için geçen sürenin dolaylı bir ölçüsüdür Bu yöntem keramik, pişmiş tuğla, yanmış çakmaktaşı ,obsidyen, volkanik, kül, meteor, curuf, sarkıt ve dikit gibi kalsit oluşumları ve benzeri inorganik obje ve malzemelerin için uygun bir yöntemdirELEKTRON SPIN REZONANS ESRKristal yapıda biriken enerjinin ortaya çıkarılması esasına dayanan bir başka yöntemde Elektron Spin Rezonans yöntemidir Radyoaktif parçacıkların taşıdığı enerji kristal yapı içinde ki elektronları bağlı bulundukları yerden koparırlar Koparılan bu elektronların sayısını manyetik alan uygulayarak saptamak mümkündür Uzun zamandır yaş tayininde kullanıla gelen bu gruptaki termolüminesans TL yöntemiyle aynı prensibi paylaşmasına karşın ESR yönteminin TL yöntemine göre bazı üstünlükleri vardır Bunlar şöyle sıralanabilir Ölçüm sırasında ESR merkezleri bozulmadığı için ölçü istenilen sayıda aynı örnekle tekrarlanabilir ESR yüzeysel olaylara karşı daha az duyarlı olduğu için kullanılan maddenin taneciklerinin belirli bir büyüklükte olma şartı yoktur Örnek hazırlama ve oda sıcaklığında ölçü alma işlemleri daha kolaydır Tekstil vs gibi organik maddelerin incelenmesinde de bu yöntem başarı ile kullanılmaktadırRADYOAKTİF OLMAYAN YÖNTEMLER A SÜREKLİ DOĞAL VE KİMYASAL DEĞİŞİMLERE DAYANAN YÖNTEMLERMANYETİK ALAN DEĞİŞİMİ YÖNTEMİKayaç veya kil 700 derecenin üstünde ısıtılıp soğumaya bırakıldığında yerin manyetik alanından dolayı kendi içlerindeki ufak mıknatısların her biri kalıcı bir mıknatıslık kazanır Bu mıknatıslığın yönü cismin soğuması sırasında ki yerin manyetik alanı doğrultusundadır Yerin manyetik alan doğrultusu ise zaman içinde değiştiğinden bu yöntemle cisimlerde ki mıknatıs yönü ile yerin mıknatıs yönü arasında ki açıklığın oluşabilmesi için gerekli olan zaman süresi hesap edilebilir Bu yöntemi ancak fırınlanmış veya çeşitli nedenlerle ısıyla karşı karşıya kalmış kayaç ve seramiğe uygulamak mümkündürAMİNO ASİT RESAMİZASYONUAmino asit resamizasyonu, C14 gibi fosil kemiklere doğrudan uygulanan bir tarihleme metodudur ve paleoantropoji de hominidlerin erken evrim aşamalarında kullanılabilmektedir Bu tarihleme metodunun prensibi; optik etkinliği olan maddelerin, optik etkinliği olmayan maddelere dönüşmesidir ve teknik olarak resamizasyon süreci optik-aktif maddenin, inaktif madde haline dönüşmesine bağımlıdır Tüm yaşayan canlıların proteinlerinde L amino asitler vardır ve ölümünden uzun bir süre sonra tüm L amino asitler glycine hariç resamizasyon denilen değişime uğrarlar ve proteinsiz Damino asit haline dönüşürler L ile D arasında oran zamanla artar İşte fosil kemiklerde bu artışın hesaplanması bize yıl olarak bir kronolojik ölçü verebilmektedirBu metodla yaklaşık 100000 yıl eskiye yaşlandırma yapmak mümkün olmakla birlikte; fosil kemiklerdeki amino asitler, ısı, iklim değişmeleri, toprağın PH oranı gibi faktörlerden etkilendiği için araştırıcılar tarafından, ihtiyatla kullanılması gerektiği önerilmektedir Bu yöntem önceden yaşı diğer yöntemlerle saptanmış örnekleri doğrulamak sureti ile belli bir kazı yeri için görece tarihlendirme yapılmasını gerçekleştirirURANYUM VE FLORİN YÖNTEMİRadyoaktif minerallerin zamanla bozulup yeni elementlere dönüşmesi için geçmesi gereken sürenin hesaplanması esasına dayanır 3 milyon yıllık süreyi bu yöntemle yaşlandırmak mümkündür Yer altı sularında bulunan uranyum ve florin kemiklerde ve fosforlu mineraller içinde zamanla birikir Bu birikimin hızı kemiğin civarında ki yer altı sularında bulunan uranyum ve florin miktarına bağlıdır Diğer taraftan kemiklerde ki proteinlerin zamanla yok olmasına paralel olarak kemik içinde ki azot miktarında azalma gözlenir İşte bu azalma miktarı çevre sıcaklığına ve nem’e göre değişmektedir Bulunan örnekler içinde ki florin ve azot miktarları ölçülerek belirli bir kazıda farklı tabakalarda ki örneklerin görece yaşlandırılması işine yararOBSİDİEN HİDRASYON YÖNTEMİObsidienden yapılan aletlerde tarihlendirme de kullanılmaktadır Yeni açılmış bir obsidien yüzeyinin su kaparak hidrasyona uğraması ve bu hidrasyonun zamanla obsidien içinde ilerlemesinden yararlanılmaktadır Bu hız çevre sıcaklığına ve obsidienin cinsine bağlıdır Be nedenle belli bir tür obsidien ve belli bir sıcaklık bölgesi için hidrasyon hızı, yaşı başka tarihlendirme yöntemleriyle saptanmış örnekler kullanılarak tayin edilir Ancak bu şekilde mutlak bir tarihlendirme yöntemi olarak kullanılabilir Hidrasyonun belli bir zamandan sonra düzgünlüğünü kaybetmesi nedeniyle bu yöntemle en fazla 60000 yıl geriye gitmek mümkündürB DOĞAL RİTMİK OLAYLARA DAYANAN YÖNTEMLERDENDROKRONOLOJİ YÖNTEMİKesik ağaç parçalarında ki halkaların belli bir teknikle sayılarak o ağacın yaşının saptanması amacıyla kullanılmaktadır Çağdaş dendrokronoloji yöntemiyle en az 2000 ile 3000 yıllık arkeolojik yaşlandırma yapmak mümkündürDendrokronoloji ; ağaçların büyürken geride bıraktıkları halkaların belirli bir teknikle sayılmasına dayanmaktadır Bu halkalar düzenli mevsim değişmeleri gösteren yani düzenli ilkbahar, yaz, sonbahar, kış mevsimlerini gösteren bir kurak, bir yağışlı iklim değişmelerinin birbirini izlemeleri sonucunda ortaya çıkan kararlı iklim bölgelerinde yaşayan ağaçlarda görülür Kural olarak ağaç gövdelerinde her yıl bir halka oluşmaktadır Bu yıllık halkalar ağacın yaşlanmış hücre kısmı ile dış kabuk arasında oluşan ve kambilium denilen hücreler tarafından meydana getirilir İlkbahar mevsiminde ağaçlara su yürüdüğünde halkalar iri ve seyrek, sonbahara dönüldüğünde ise ağaca eklenen hücreler boyca küçük ve çeperleri de sıktır Halkaların kalınlığı iklime ve ağaçların yaşına göre değişmektedir Açık renkle başlayıp koyu bir bölge ile kesin bir çizgi halinde sonuçlanan her bir halka 1 yılı gösterir Doğru bir tarihlendirme için bu yaşlandırma yöntemi tek bir ağaç ile yapılmaz aynı bölgeden bir çok ağaçtan alınan örneklerle yapılmaktadır Bir ağacın kesim yılı biliniyorsa ağacın enine bir kesit alınıp yüzeyi parlatılır Kabuktan merkeze doğru halkalar sayılarak ağacın yaşı ve hangi halkanın hangi yıla ait olduğu tespit edilirDikkat edilmesi gereken her ağacın yaşlandırmaya uygun olmadığıdır Ağaç iklim etmenlerinden uzak olmalı, büyüdüğü yerde yer altı ve yerüstü kaynaklardan uzak olmalıdır, gövdesinde yara, bere, hastalık, sıyrık, kesik olmamalıdır Hücre yapısı korunmuş olmalı, açıkça belli olan halkalara sahip olmalı, ağaçtan yararlanmış yerli bir topluluğun bu buluntu yerinde yaşamış olması gerekirlidir Dendrokronoloji hem arkeolojik eserlerin tarihlendirilmesi, hem geçmiş yıllarda ki iklim koşullarının incelenmesi, hem de C14 tarihlendirilmesinin düzeltilmesine olanak vermesi bakımından çok yararlı bir tarihlendirme yöntemidirVARV YÖNTEMİBuzullar çekilirken ya da iklim biraz yumuşamaya başlarken buzullar erimeye başladıklarında çukur alanlarda her yıl düzenli olarak bir miktar kil tortusu oluşmaktadır Genellikle bu killer göl tabanları üzerinde tabakalaşmaya başlarlar her yıl bu tabakalaşma olayları düzenli olarak tekrarlanır ve belli bir kalınlığa ulaşır sonra bu tabakaların içinde biriktirdiği buzul önü barajlarında ki su buharlaşınca yani bu baraj gölleri kuruyunca tabanda biriken kil tabakaları açığa çıkar Bu biriken kil tabakaları çok ince bir durum gösterirler her tabakanın kalınlığı birkaç mm ile birkaç cm arasında değişmektedir İşte bu ince tabakaların sayılması ile belli bir yörede buzulların o yörede çekilme tarihleri ortaya konulmuş olunur Bu yöntem ile paleolitiğin sonu ile demir çağının başlangıcına kadar olan 15000 yıllık bir süreyi yaşlandırabilirizAlıntı Bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin bir yıl boyunca düzenli olarak ve hiç bir korunma yöntemine başvurmadan cinsel yakınlık içinde bulunmalarına karşılık bir türlü çocuk sahibi olamamaları durumunda kısırlık tanısı konulabilir. Herhangi bir korunma yöntemi kullanılmaksızın 1 yıl boyunca düzenli girilen cinsel ilişkiye rağmen bebek sahibi olamamış çiftler, mümkün olan en kısa süre içerisinde bir uzmana başvurmalıdırlar. Yaşı ilerlemiş durumda olan çiftler ise böyle bir durumda gebelik için 6 ay bekledikten sonra bir uzmana başvurabilirler. Kısırlık için uygulanan tedaviler, yardımcı nitelikteki üreme yöntemlerinden oluşmaktadırlar. Bu yöntemler çiftler için bazen oldukça maliyetli olabilmektedirler. Ancak neticesinde bebek sahibi olmak ise asla paha biçilemeyen bir sonuçtur. Teknolojinin ciddi bir gelişme göstermiş olduğu günümüzde yardımcı nitelikteki kısırlık tedavi yöntemleri tıbbi zorlukları geride bırakmıştır. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin gerekli muayenelerinin yapılmasından sonra çift için en uygun kısırlık tedavi yöntemi belirlenir ve bu doğrultuda tedavi gerçekleştirilmeye başlanır. Kısırlık tedavisi ile ilgili olarak en önemli husus doğru tanının konulması ve en uygun nitelikteki doğru tedavinin uygulanmasıdır. Kısırlık Tedavisinde Kullanılan Yöntemler - Yumurtlama tedavisi; kısırlık tedavisi için başvurulan yöntemlerden birisi yumurtlama tedavisidir. Bu tedavi yöntemi, yumurtlama problemi olan kadınlarda uygulanmaktadır. Bu tedavi sürecinde yumurtlamayı sağlayıcı ilaçlar kullanılır ve belirli aralıklarla ultrason vasıtası ile yumurtaların gelişimi izleme tabi tutulur. - Aşılama Yöntemi; doğal yollarla gebe kalma çabası gösteren ancak başarısız kalmış durumdaki çiftlere uygulanan tedavi yöntemlerinden biri de aşılama metodudur. Aşılama metodunda sağlıklı spermler vajinaya ya da rahim içine bırakılır. - Tüp Bebek Tedavi Yöntemi; Tıp alanının en çok gelişmiş olan uygulama yöntemi tüp bebek tedavisidir. Mevcut olan teknolojik olanaklar ve uzmanların sahip olduğu bilgi ve deneyimler sayesinde kısırlık tedavisi çok sevindirici sonuçların elde edilmesi söz konusudur. Laparoskopi Nedir? Laparoskopi karın boşluğu içerisine bir kamera ile bakılmasına imkan sağlayan bir endoskopi türüdür. Çeşitli kadın hastalıklarında ve de genel cerrahinin gerekli olduğu ameliyatlarda laparoskopi tercih edilmektedir. Göbek deliğinde açılan çok küçük çaplı bir kesi vasıtası ile karın boşluğuna kamera sokulur ve karın bölgesindeki organların tamamının izlenmesi mümkün hale gelir. avidite yöntemi hakkında biraz daha bilgi verirseniz sevinirim; 2018-06-22 200026 Güncelleme 2017-02-13 175918 Avidite yöntemi hakkında biraz daha bilgi verirseniz sevinirim. değerler yüksek çıktı diye tek çare kürtaj mı yapılacak başka bebegi kurtarma yöntemleri yok mudur? Cevabı İkinci trimesterden sonraki enfeksiyonlar fetüsü etkilemediğinden enfeksiyonun başlangıç tarihi çok önemlidir. Avidite testi ile Rubella enfeksiyonunun başlangıç tarihi hakkında bilgi sahibi göre de gebeliğin seyri hakkında karar verilir. Bu Gönderiye 0 Adet Yorum Gelmiş Bu Soruya Benzer Sorular Sık sık kollarında damar açılan hastaların karşılatığı sorunların "Fistül" yöntemiyle en aza indirildiğini söyleyen Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Fatih İdiz, "Arteriovenöz fistül açma ameliyatı lokal anestezi altında gerçekleştirilebilen ve 60 ile 90 dakika kadar süren ağrısız bir operasyondur. Hastalar operasyondan yarım saat kadar sonra evine gidebilmektedir. Fistül açılması hastanın yaşamında fistül açılan kolun kullanımı açısından çok fazla bir yaşam tarzı değişikliği gerektirmemektedir" dedi. İstanbul Anadolu Güney Kamu Hastaneleri Birliğine bağlı Kartal Yavuz Selim Devlet Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Fatih İdiz, hastanede yer alan Fistül Polikliniği, böbrek yetmezliği ve fistül ameliyatı hakkında bilgiler verdi. Kalp Damar Cerrahi Uzmanı İdiz, Böbrek yetmezliği hastalığı hakkında şu bilgileri verdi ”Böbrekler, kandaki zehirli metabolizma atıklarının idrar oluşturarak atılması yanında kan şekeri, tansiyon ve sıvı-elektrolit dengesinin düzenlenmesinde de görevli bir organımızdır. Bir insanda iki adet böbrek mevcuttur ve bir böbreğin üçte ikisi normal vücut fonksiyonlarının idamesi için yeterlidir. Bununla birlikte böbreklerde oluşan taş, enfeksiyon, böbrek damarlarının tıkanması ve böbrek doku hasarı meydana getiren kimi hastalıklar nedeni ile ihtiyacımızın 3 katı olan bu kapasite de yeterli gelememekte ve böbrek fonksiyonlarının kalıcı yetersizliği demek olan kronik böbrek yetmezliği hastalığı oluşabilmektedir.”Böbrek hastalarına fistül ameliyatının hangi koşulda uygulandığını ise İdiz şöyle açıkladı “Kronik böbrek yetmezliği hastalarında gerek böbreklerin kandaki zehirli atıkları süzme fonksiyonu ve gerekse sıvı-elektrolit dengesini oluşturmak amacı ile diyaliz tedavisi uygulanmaktadır. Kişilerin evde kendilerinin uygulayabildiği periton diyalizi yanında bir de bu amaçla kurulmuş diyaliz merkezlerinde’ uygulanmakta olan hemodiyaliz mevcuttur. Hemodiyaliz ihtiyacı olan bir hastanın haftada 3 gün ve her seferinde 4 saat olmak üzere hemodiyaliz makinesine bağlanması gerekmektedir. Bu 4 saat içerisinde belirli miktarda kanın vücuttan alınarak hemodiyaliz makinesinde işlem gördükten sonra tekrar vücuda dönmesi sağlanmaktadır. İşte makine için gerekli bu bol miktardaki kanın temin edilmesi için hastaların ana toplar damarlarına bir katater yerleştirmek veya koluna arteiovenöz fistül açılması’ işlemini yapmak gerekmektedir. Arteriovenöz fistül açma işleminde hastanın kolundaki ana atardamarlardan biri radial arter veya brachial arter yine aynı koldaki en yakın bir yüzeysel toplardamara sefalik ven veya bazilik ven ağızlaştırılmaktadır. Böylece atardamarda bulunan kan yüksek basınçla toplardamara iletilmekte ve diyaliz esnasında koldan yapılan yüzeysel damar ponksiyonu ile de makineye iletilebilmektedir."“30 hastaya hizmet verilmekte ve yine aylık ortalama 15-20 hastaya arteriovenöz fistül açmaktadır”Hastaneye bağlı olan “Fistül Polikliniği” hakkında bilgiler veren Cerrahi Uzmanı Fatih İdiz, ”İstanbul Anadolu Güney Kamu Hastaneleri Birliği’ne bağlı Kartal Yavuz Selim Devlet Hastanesi’nde yaklaşık 2 yıldır kronik hemodiyaliz hastaları için haftada 2 kez pazartesi ve çarşamba günleri ve istasyon polikliniğinde olmak üzere randevusuz ve sıra beklemeksizin -öncelikli- muayene uygulaması getirilmiş ve bu uygulama Anadolu Güney Bölgesindeki merkezlere bilgilendirme şeklinde iletilmiştir. Böylece hastaların önündeki zaman ve sıra bekleme sıkıntısı engelleri kaldırılarak daha seri hizmet sunulması amaçlanmıştır. Fistül Polikliniğinde aylık ortalama böbrek yetmezliği tanısı alan 30 hastaya hizmet verilmekte ve yine aylık ortalama 15-20 hastaya arteriovenöz fistül açmaktadır. Bu hastalar genellikle kendilerinin takip ve tedavilerini üstlenmiş olan nefroloji uzmanının veya diyaliz merkezinin yönlendirmesi ile olmaktadır. Gerekli görülen durumlarda fistül sonrası pansuman ve takipleri de poliklinikte yapılmaktadır” diye konuştu.“Arteriovenöz fistül açma ameliyatı 60 ile 90 dakika kadar süren ağrısız bir operasyondur”“Arteriovenöz fistül açma ameliyatı lokal anestezi altında gerçekleştirilebilen ve 60 ile 90 dakika kadar süren ağrısız bir operasyondur” diyen İdiz, “ Hastalar operasyondan yarım saat kadar sonra evine gidebilmektedir. Fistül açılması hastanın yaşamında fistül açılan kolun kullanımı açısından çok fazla bir yaşam tarzı değişikliği gerektirmemektedir. Fistül açıldıktan 3 hafta sonra koldaki toplardamarlarda yeterli olgunlaşma damar duvarının kalınlaşması sağlanmakta ve artık hemodiyalizde kullanılabilir hale gelmektedir. Fistül sonrası hastalar genellikle bağlı oldukları diyaliz merkezi veya nefroloji uzmanı tarafından takip edilmektedirler veya hastanın karşılaştığı bir sorun olması halinde İstanbul Anadolu Güney Kamu Hastaneleri Birliğine bağlı Kartal Yavuz Selim Devlet Hastanesi Fistül Polikliniğine başvurmaktadırlar” şeklinde konuştu.“Haftada iki gün randevusuz ve sıra beklemeksizin hasta muayene uygulaması yapılmaktadır”Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Fatih İdiz sözlerine şöyle devam etti “İstanbul Anadolu Güney Kamu Hastaneleri Birliğine bağlı Kartal Yavuz Selim Devlet Hastanesinde haftada iki gün randevusuz ve sıra beklemeksizin hasta muayene uygulaması yapılmaktadır. Muayene sonucuna göre aylık ortalama 15-20 hastaya arteriovenöz fistül açılarak hastaların tedavi sürecinde daha kaliteli ve verimli hayatlarını sürdürebilmeleri sağlanmaktadır. İlerleyen dönemlerdeki hedefimiz daha çok hasta bireye ulaşarak hizmet ulaştırdığımız hasta sayımızı arttırmaktır."

nükleoplasti yöntemi yorumları hakkinda bilgi