neml suresi 39 ayet tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri. Kuran Meali ve Tefsiri. Furkan Suresi 46. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri. 16 Haziran 2021. Furkan Suresi 46. ayeti ne Karşılaştır39: İşte bu, kesin olarak gelecek gündür. Öyleyse dileyen, kendisini Rabbine ulaştıracak bir yol tutsun. Karşılaştır 40: Doğrusu biz sizi, gelmesi yakın bir azaba karşı uyardık. O gün insan bizzat kendi elleriyle ne hazırlayıp gönderdiğine bakacak; kâfir ise tamâmen ümidini yitirip: “Âh ne olurdu 3 - Al-i İmran Suresi Ayet:39 Konu: Zekeriyya (a.s)'ın Bir Çocukla Müjdelenmesi بســـم الله الرحمن الرحيم فَنَادَتْهُ الْمَلآئِكَةُ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي فِي الْمِحْرَابِ أَنَّ اللّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَى مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِّنَ اللّهِ http//www.videolutefsir.com/ Nisa Suresi 37 38 39 40 41 ayet tefsiri - Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı vaazın tamamını izlemek için sitemizi ziyaret ediniz. Cinlerdenifrit: "Sen, makamından kalkmadan önce onu sana getiririm. Muhakkak ki ben, ona (onu gerçekleştirebileceğime) kuvvetle eminim." dedi. NEML-39 Tefsiri: Kur'ân-ı Kerim Lafz-ı ve Ruhu. NEML Suresi 39. âyet için tüm Türkçe Kur'ân Meâllerini Kıyasla. Site De Rencontres Gratuit Pour Les Femmes. Neml Suresi 30. ayeti ne anlatıyor? Neml Suresi 30. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Neml Suresi 30. Ayetinin Arapçasıاِنَّهُ مِنْ سُلَيْمٰنَ وَاِنَّهُ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ Neml Suresi 30. Ayetinin Meali Anlamı“Mektup Süleyman’dan geliyor; Rahmân Rahîm Allah’ın ismiyle» diye başlıyor.”Neml Suresi 30. Ayetinin TefsiriBelkis mektubu alır almaz, onun çok mühim, pek şerefli ve değerli bir mektup olduğunu söyledi. Çünkü o› Hârikulâde bir yoldan gelmiştir. Onu insanlardan bir postacı değil, bir kuş getirip ve yukarıdan önüne bırakmıştır.› Filistin ve Suriye’nin büyük hükümdarı Sultan Süleyman’dan gelen bir mektuptur.› O, Rahman Rahim Allah’ın ismiyle başlamaktadır. Bu, o zamana kadar hiç bir hükümdarın tatbik etmediği, alışık olunmayan olağanüstü bir üsûldü.› Mektupta dünya mülk ve saltanatına arzuyu dile getirecek hiçbir kelime, hatta bir işaret bile yoktu. Bilakis o, en samimi ifadelerle Allah’a davet ediyordu. Dolayısıyla Belkis ve halkını açık ve anlaşılır bir uslupla isyanı bırakıp itaate yönelmeye ve müslüman olarak Hz. Süleyman’ın huzurunda hazır bulunmaya çağırması mektubun en önemli özelliği idi.“Müslüman olarak gelmeleri” talebinde, hem “boyun eğmiş, teslim olmuş olarak gelme”, hem de “İslâm’ı kabul edip müslüman olarak gelme” mânası vardır. Birinci mâna, Hz. Süleyman’ın hükümdar olma vasfına, ikinci mâna ise, onun peygamberlik vasfına uygundur. Dolayısıyla mektubun hem dinî hem de siyâsî yönünün olduğu mektubuna gönlünü kaptıran ve onun ezici tesiri altında kalan Belkis, verecek bir cevap bulamadı; ancak “bu çok şerefli, çok değerli bir mektup” diyebildi. Gönlünü saran bu hissiyatı, aynı zamanda hitap ettiği ileri gelenlerin gönüllerine de aşıladı. Mektubun sahibine cephe almak ve düşmanlık yapmak istemediği her halinden anlaşılmaktaydı. Bunu açık olarak söylemese de mektubu bu şekilde tavsif etmekle, beklediği görüşe zemin hazırlamaktaydı. Aslında bu hüsn-i edep ve yüksek ihtirâmıyla Belkis, fânî saltanatını ebedî bir mülke çevirme lütfuna erişti; İslâm’la ve Hz. Süleyman’ın beraberliğiyle şereflendi. Nitekim Firavun’un sihirbazları da, değneklerini atacakları sırada önceliği Hz. Mûsâ’ya vermeleri, yani Allah’ın peygamberine bir edep ve ihtirâm gösterisinde bulunmaları sebebiyle, kısa bir müddet içinde şehâdet rütbesine yücelmişlerdi. bk. Arâf 7/115 Câlib-i dikkattir ki, Resûlullah çevre ülkeleri İslâm’a davet için gönderdiği mektupları hürmetle karşılayanları Allah Teâlâ ya hidâyetle şereflendirmiş veya mülkünün devamını sağlamış; saygısızlık edenleri ise hidâyetten mahrum bıraktığı gibi pek fenâ bir şekilde cezalandırmıştır. Efendimiz mektubunu öpüp başına koyan Necâşi’nin hüsn-i hâtimesi ile onun mübârek mektubunu parçalama şenaatinde bulunan kisrânın bütün mülk ve saltanatının paramparça olması bunun en açık misâlidir. Bütün bunlar dinin alâmet ve nişânelerine saygının ehemmiyetini, saygısızlığın da fecâatini gözler önüne sermektedir. Bu sebepledir ki Cenâb-ı Hak“Kim Allah’ın belirlediği nişânelere saygı gösterirse, Allah’a saygı göstermiş olur. Çünkü bu davranış, kalplerin Allah’a saygıyla dopdolu oluşundandır” Hac 22/32 buyurur. Melike Belkıs’ın mektup karşısında sergilediği ilk tavır böyle edep, saygı ve ihtiram dolu olunca, olayın ilerleyen bölümlerinin bu istikamette olumlu geliştiğini görmekteyizNeml Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriNeml Suresi 30. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan Meal Ayet Arapça قَالَ عِفْر۪يتٌ مِنَ الْجِنِّ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ وَاِنّ۪ي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ اَم۪ينٌ Türkçe Okunuşu * Kâle ifrîtun mine-lcinni enâ âtîke bihi kable en tekûme min makâmikes ve-innî aleyhi lekaviyyun emînun 1. Ömer Çelik Meali Cinlerden bir ifrit “Ben, daha sen makâmından kalkmadan önce onu sana getiririm. Çünkü ben gerçekten bu konuda çok kuvvetli, güvenilir biriyim” dedi. 2. Diyanet Vakfı Meali Cinlerden bir ifrit Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi. 3. Diyanet İşleri Eski Meali Cinlerden bir ifrit "Sen yerinden kalkmadan önce sana onu getiririm, buna karşı güvenilir bir güce sahibim" dedi. 4. Diyanet İşleri Yeni Meali Cinlerden bir ifrit, ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi. 5. Elmalılı Hamdi Yazır Meali Cinlerden bir ifrit, "Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm ve güvenim var." dedi. 6. Elmalılı Meali Orjinal Meali Cinden bir ıfrit, ben, dedi onu sana sen makamından kalkmazdan evvel getiririm ve her halde ben buna karşı kuvvetli bir emînim 7. Hasan Basri Çantay Meali Cinden bir ifrit Sen makaamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Ben buna karşı her halde güvenilecek bir kuvvete mâlikim» dedi. 8. Hayrat Neşriyat Meali Cinlerden bir ifrît “Sen, daha makamından kalkmadan önce, ben onu sana getiririm; ve hakikaten ben, buna gerçekten gücü yeten, ve bu hususta güvenilir biriyimdir” dedi. 9. Ali Fikri Yavuz Meali Cinlerden bir ifrît kuvvetli ve becerikli olan biri şöyle dedi “ - Sen yerinden kalkmadan önce, ben o tahtı sana getiririm. Muhakkak onu taşımağa gücü yetib onu zayi etmiyen güvenilir bir kimseyim.” 10. Ömer Nasuhi Bilmen Meali Cin tâifesinden bir ifrit dedi ki Ben onu daha sen makamından kâim olmadan sana getiririm ve şüphe yok ki, ben onun üzerine elbette kuvvetliyim, eminim.» 11. Ümit Şimşek Meali Cinlerden bir ifrit “Daha sen makamından kalkmadan onu sana getiririm,” dedi. “Çünkü ben bu konuda güçlü ve güvenilir bir kimseyim.” 12. Yusuf Ali English Meali Said an ´Ifrit, of the Jinns "I will bring it to thee before thou rise from thy council indeed I have full strength for the purpose, and may be trusted." Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin anlaşılması mümkün değildir. Mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Neml Sûresi 39. ayetinin tefsiri için tıklayınız * Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. ❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio قَالَ عِفْرِيتٌ مِّنَ ٱلْجِنِّ أَنَا۠ ءَاتِيكَ بِهِۦ قَبْلَ أَن تَقُومَ مِن مَّقَامِكَ ۖ وَإِنِّى عَلَيْهِ لَقَوِىٌّ أَمِينٌ Kâle ıfrîtun minel cinni ene âtîke bihî kable en tekûme min makâmikmakâmike ve innî aleyhi le kaviyyun emînemînun. Cinlerden bir ifrit , ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi. Türkçesi Kökü Arapçası dedi ki ق و ل قَالَ bir ifrit ع ف ر عِفْرِيتٌ -den مِنَ cinler- ج ن ن الْجِنِّ ben أَنَا sana getiririm ا ت ي اتِيكَ onu بِهِ önce ق ب ل قَبْلَ أَنْ sen kalkmadan ق و م تَقُومَ -dan مِنْ makamın- ق و م مَقَامِكَ gerçekten benim وَإِنِّي buna عَلَيْهِ gücüm yeter ق و ي لَقَوِيٌّ bana güvenilir ا م ن أَمِينٌ Diyanet İşleri Başkanlığı Cinlerden bir ifrit , ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi. Diyanet Vakfı Cinlerden bir ifrit Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Cinlerden bir ifrit Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm, hem de güvenim var.» dedi. Elmalılı Hamdi Yazır Cinlerden bir ifrit, Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm ve güvenim var.» dedi. Ali Fikri Yavuz Cinlerden bir ifrît kuvvetli ve becerikli olan biri şöyle dedi “ - Sen yerinden kalkmadan önce, ben o tahtı sana getiririm. Muhakkak onu taşımağa gücü yetib onu zayi etmiyen güvenilir bir kimseyim.” Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Cinden bir ıfrit, ben, dedi onu sana sen makamından kalkmazdan evvel getiririm ve her halde ben buna karşı kuvvetli bir emînim Fizilal-il Kuran Cinlerin ele başlarından biri Sen şu oturduğun yerden kalkmadan önce o tahtı sana getiririm. Hem bu işi başaracak gücüm vardır ve hem de bu konuda güvenilir bir kişiyim» dedi. Hasan Basri Çantay Cinden bir ifrit Sen makaamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Ben buna karşı her halde güvenilecek bir kuvvete mâlikim» dedi. İbni Kesir Cinnlerden bir ifrit dedi ki Sen; yerinden kalkmadan, onu sana getiririm, eminim ki buna gücüm yeter. Ömer Nasuhi Bilmen Cin tâifesinden bir ifrit dedi ki Ben onu daha sen makamından kâim olmadan sana getiririm ve şüphe yok ki, ben onun üzerine elbette kuvvetliyim, eminim.» Tefhim-ul Kuran Cinlerden ifrit Sen daha makamından kalkmadan önce, ben onu sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim.» dedi. ❬ Önceki Sonraki ❭ قَالَ عِفْرِيتٌ مِّنَ ٱلْجِنِّ أَنَا۠ ءَاتِيكَ بِهِۦ قَبْلَ أَن تَقُومَ مِن مَّقَامِكَ ۖ وَإِنِّى عَلَيْهِ لَقَوِىٌّ أَمِينٌ Neml Sûresi 37-40. Ayet Tefsiri Hakkında Konusu Nuzül Neml Sûresi Hakkında Neml sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 93 âyettir. İsmini 18. âyette geçen ve “karıncalar” mânasına gelen اَلنَّمْلُ neml kelimesinden alır. Sûrenin, Hz. Süleyman ve Sebe’ melikesi kıssasına geniş yer vermesi sebebiyle “Süleyman sûresi” ve Hüdhüd adlı kuştan bahsedilmesi sebebiyle de “Hüdhüd sûresi” isimleri de vardır. Mushaf’taki resmi sırası itibarıyla 27, iniş sırasına göre ise 48. sûredir. İçinde tilâvet secdesi bulunmaktadır. Neml Sûresi Konusu Sûre, ana konu olarak İslâm’ın inanç esaslarından bahseder. Allah’ın varlığı ve birliği, peygamberlik, vahiy gerçeği ve ilâhî kitaplar, âhiret hayatı mevzuları işlenir. İşlenen mevzulara ışık tutması bakımından Hz. Mûsâ, Hz. Dâvûd ve Hz. Süleyman, Hz. Sâlih ve Hz. Lût’un kıssalarından birer kesit takdim edilir. Allah Teâlâ’nın kâinattaki kudret ve azamet tecellilerinden misaller verilerek akıllar ve kalpler tevhidin idraki için harekete geçirilir. Kıyâmetin büyük alametlerinden biri olan دابة الأرض dâbbetü’l-arz bu sûrede anlatılır. Kıyâmet ve mahşer manzaralarına kısa bir dokunuştan sonra, dünyada iman ve sâlih ameller peşinde koşanlarla, nefeslerini günahlar ve nefsânî arzular yollarında hebâ edenlerin âkıbetleri gözler önüne serilir. Kurtuluş yolu olarak da Allah’a kulluk etmek, O’na teslim olmak, Kur’ân-ı Kerîm’i mânasını anlayarak okumak, sapıklıktan uzak durup hidâyet yollarına yönelmek ve hiçbir şeyden gâfil olmayan Allah’ı hamde devam etmek gösterilir. Neml Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada yirmi yedinci, iniş sırasına göre kırk sekizinci sûredir. Şuarâ sûresinden sonra, Kasas sûresinden önce Mekke’de inmiştir. اِرْجِعْ اِلَيْهِمْ فَلَنَأْتِيَنَّهُمْ بِجُنُودٍ لَا قِبَلَ لَهُمْ بِهَا وَلَنُخْرِجَنَّهُمْ مِنْهَٓا اَذِلَّةً وَهُمْ صَاغِرُونَ ﴿٣٧﴾ قَالَ يَٓا اَيُّهَا الْمَلَؤُ۬ا اَيُّكُمْ يَأْت۪ين۪ي بِعَرْشِهَا قَبْلَ اَنْ يَأْتُون۪ي مُسْلِم۪ينَ ﴿٣٨﴾ قَالَ عِفْر۪يتٌ مِنَ الْجِنِّ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ وَاِنّ۪ي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ اَم۪ينٌ ﴿٣٩﴾ قَالَ الَّذ۪ي عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَۜ فَلَمَّا رَاٰهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ قَالَ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ي۠ لِيَبْلُوَن۪ٓي ءَاَشْكُرُ اَمْ اَكْفُرُۜ وَمَنْ شَكَرَ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ رَبّ۪ي غَنِيٌّ كَر۪يمٌ ﴿٤٠﴾ Karşılaştır 37 “Haydi hediyelerinizi de alıp geri dönün ve onlara şunu bildirin Biz onların üzerine asla karşı koyamayacakları ordularla varacağız; elbette onları zelil ve küçük düşürülmüş bir halde ülkelerinden sürüp çıkaracağız.” Karşılaştır 38 Elçi döndükten sonra Süleyman dedi ki “Ey ileri gelenler! Onlar müslüman olarak bana gelmeden önce, o kadının tahtını hanginiz bana getirebilir?” Karşılaştır 39 Cinlerden bir ifrit “Ben, daha sen makâmından kalkmadan önce onu sana getiririm. Çünkü ben gerçekten bu konuda çok kuvvetli, güvenilir biriyim” dedi. Karşılaştır 40 Kitaptan husûsî bir bilgiye sahip kişi ise “Ben onu sana daha gözünü kırpmadan getiririm” dedi. Süleyman tahtı yanı başında hazır görünce “Bu, Rabbimin lutfundandır; nimetine karşı şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınıyor. Kim şükrederse kendi iyiliği için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse şüphesiz Rabbim hiçbir şeye muhtaç değildir, lutuf ve keremi pek boldur.” TEFSİR Hz. Süleyman bu jestiyle Belkıs’ın kalbine tesir edip onu Allah’a iman ve itaate yaklaştırmayı hesaplıyordu. Cinlerden bir “ifrit” yani son derece akıllı ve kuvvetli olan bir cin, tahtı Hz. Süleyman oturduğu makâmından kalkmadan önce getirebileceğini söyledi. Bunu mutlaka yapabilecek kuvvet ve ona zarar vermeyecek bir güvenilirliğe sahip olduğunu ilâve etti. Ancak belirtilen bu zaman dilimi Hz. Süleyman’a uzun geldi. İşin bundan daha kısa bir müddet içerisinde tamamlanmasını arzu etti. Çünkü tebaası arasında bu işi yüzünün akıyla başarabilecek istidatta kişilerin bulunabileceğini biliyordu. Gerçekten de katında kitaptan hususi bir bilgi olan bir kişi, henüz Hz. Süleyman gözünü kıpırdatmadan tahtı getirip, onun hemen yanı başına yerleştiriverdi. Söylemesi ile tahtın gelmesi bir oldu. Kur’an, tahtı getiren kişinin kimliğini ve bilgi aldığı kitabın ne olduğunu gizlediği için, bununla alakalı tartışmaların sağlayacağı bir faydanın olmadığını düşünüyoruz. Esas üzerinde düşünülmesi gereken, kocaman tahtın o dönemin ilmî ve teknik şartları içerisinde saniyeden daha kısa bir süre içinde 2000 km’den daha uzun bir mesafeden getirebilmiş olmasıdır. Şüphesiz mûcize veya kerâmet olarak kabul edilen bu hâdisenin, günümüzde elektronik yollarla ses ve görüntü naklinden sonra ışınlama yöntemiyle eşya nakli üzerinde çalışan bilim dünyasına açık bir ufuk gösterdiği ve onların önüne yüksek bir çıta koyduğu anlaşılmaktadır. İkinci olarak üzerinde düşünülmesi gereken nokta, tasarrufu altında gerçekleşen böyle hârikulâde bir olay karşısında Hz. Süleyman’ın sergilediği kulluk anlayışıdır. O, Allah’ı çok iyi tanıyor ve bütün nimetlerin O’ndan olduğunu biliyordu. Bunun bir imtihan olduğunu, Allah’ın kullarını zâhiren şer gibi gözüken şeylerle imtihan ettiği gibi, zahiren iyilik gözüken şeylerle de imtihan edebileceğini bk. Enbiyâ’ 21/35, mühim olanın nimete şükrederek imtihanı kazananlardan olmanın gereğini söylüyordu. Nankörlerin ise Allah’a bir zarar veremeyecekleri gibi, kendi istikballerini tehlikeye atmakta olduklarını hatırlatıyordu. Çünkü Allah hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir. O çok yüce, çok cömerttir; ihsan ve ikramı karşılamaya hazırlanan Süleyman bir taraftan melikenin dikkatini öğrenmek, bir taraftan da Allah’ın huzurundaki ebedî saltanatın yanında dünya saltanatının bir değeri olmadığını göstermek üzere küçük bir taktiğe başvurdu Kaynak Ömer Çelik Tefsiri

neml suresi 39 ayet tefsiri