nur suresi 21 ayet meali
Kuranı Kerimi anlamak, ona göre yaşayabilmek, işte bütün mesele bu. Nûr suresi 21. âyet Ahmet Varol meali: Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın.
Nûr Suresi 21. Ayetinin Meali (Anlamı): Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilin ki o, ısrarla hayâsızlığı, çirkin ve kötü işleri yapmayı emreder. Eğer üzerinizde Allah’ın lutfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiç kimse ebediyen temize çıkamazdı. Ancak Allah dilediği
Şeytânınhatvelerini ta’kîb itmeyiniz, o kendi hatvelerini ta’kîb idene a’mâl-i kabîha emr ider. Allâh’ın nihâyetsiz lütuf ve merhameti olmıya idi hiç biriniz hiç bir vakit ma’sûm olmaz idiniz lâkin Allâh istediğini masûn bırakır, her şeyi işidir ve görir. Ey İnananlar! Şeytana ayak uydurmayın.
NurSuresi Türkçe Meali
Site De Rencontres Gratuit Pour Les Femmes. Süleymaniye Vakfı Meali [email protected] بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla, سُورَةٌ اَنْزَلْنَاهَا وَفَرَضْنَاهَا وَاَنْزَلْنَا ف۪يهَٓا اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ Bu, indirdiğimiz ve hükümlerini farz kıldığımız bir suredir[*]. İçindeki bilgileri kullanasınız diye burada açık ayetler indirdik. [*] Ayette geçen “sûre” kelimesinin kök anlamı “çevreleme ve yükselme”dir. “Şehrin etrafını çeviren duvar” için aynı kökten “sûr” kelimesi kullanılır Hadid 57/13. İki ucu birleşik ve sınır ifade eden bir yapıda olduğu için bileziğe “sivâr” denir İnsan 76/21. “Sûre” kelimesi de bir şeyi diğerlerinden ayırmak için çizilen sınırı ifade eder. Sınırlar, yerine göre değişebilir. Nitekim Kur’ân’ın 114 bölümünden her birini diğerinden ayıran çeşitli ölçütler vardır. Mesela Fâtiha suresi, Allah’ın dininin temel ilkelerini en öz biçimde bildirir. Yusuf sûresi bir kıssayı tüm ayrıntılarıyla baştan sona anlatır. Ancak sûre kelimesi Kur’ân’da daha kapsamlı bir kullanıma sahiptir. “Herhangi bir konudaki ayetlerden oluşan anlam kümesi” olarak tanımlayabileceğimiz “kur’ân” kavramı ile sûre kavramı arasında bir irtibat vardır. Ayetlerdeki kullanımlara bakılırsa sûrenin, “herhangi bir konudaki ardışık ayetler topluluğu” olduğu söylenebilir. Bu yönüyle her sûre bir kur’ândır ancak her kur’ân sûre değildir. Çünkü kur’ânın oluşması için ardışık ayetler şart değildir. Herhangi bir konuda farklı yerlerden seçilen ayetler kur’ânı oluşturur ancak mushaftaki yerleri açısından ardışık ayetler olmadığı için bunlara sûre denmez. Ardışık ayetlerden oluşan bir sûrenin herhangi bir ayeti, bir başka anlam kümesinin ayeti de olabilir. اَلزَّانِيَةُ وَالزَّان۪ي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مِائَةَ جَلْدَةٍۖ وَلَا تَأْخُذْكُمْ بِهِمَا رَأْفَةٌ ف۪ي د۪ينِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۚ وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا طَٓائِفَةٌ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ Zina eden kadınla zina eden erkekten her birinin cildine yüz kırbaç[1*] vurun! Allah’ın verdiği cezayı yerine getirirken onlara karşı yumuşamayın! Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız böyle yapın! Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezayı gözleriyle görsün[2*]! [1*] Ayetteki celdeleyin = فَاجْلِدُوا emri, hem deriye vurma hem de deri ile vurma anlamındadır Müfredat. Kırbaç da tek parça deriden yapılmış kamçı anlamındadır. Zinası sabit olan kişilere verilecek ceza budur. Kur’an’da zina suçu için recm yani taşlayarak öldürme cezası yoktur. Muhammed aleyhisselam Mekke’de iken önceki kitaplara uyma emri aldığı için En’âm 6/90 Medine’de ceza uygulayabileceği konuma gelince zina suçu işleyenlere Tevrat ve İncil’de bulunan recm cezasını uygulamıştı Tevrat, Levililer 20/10-21, Tesniye 22/22-26, İncil, Yuhanna 8/3-11, Matta 5/17-19, Buhârî, Hudûd, 24 ve 30. Çünkü henüz konuyla ilgili bir ayet inmemişti. Recm ile ilgili hadisler, bu uygulamayı aktarmaktadır. Allah, Kur’an’da, önceki kitaplarda olan recm cezasını, ilk aşamada kadın için ev hapsi ve sözle incitme, erkek için sadece sözle incitme cezasına çevirerek hafifletmiş Nisa 4/15-16; daha sonra Nur suresinin bu ayeti ile daha da hafifleterek 100 celde olarak belirlemiştir. Bu cezada kadın-erkek ve evli-bekar ayrımı yoktur Nisa 4/25, Nur 24/6-9, Ahzab 33/30. Durum böyleyken nebimizin geçici uygulamasını esas alıp ilgili ayetleri görmezlikten gelmenin kabul edilebilir bir yanı yoktur A’raf 7/3. [2*] Nisa 4/15-16, İsra 17/32, Furkan 25/68, Mümtahine 60/12. اَلزَّان۪ي لَا يَنْكِحُ اِلَّا زَانِيَةً اَوْ مُشْرِكَةًۘ وَالزَّانِيَةُ لَا يَنْكِحُهَٓا اِلَّا زَانٍ اَوْ مُشْرِكٌۚ وَحُرِّمَ ذٰلِكَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ Zina eden erkek, ancak zina eden veya müşrik bir kadını nikahına alabilir[1*]. Zina eden kadını da ancak zina eden veya müşrik bir erkek nikahına alabilir. Bunlar iffetli müminlere haram kılınmıştır[2*]. [1*] Nur 24/26. [2*] Kadın olsun erkek olsun, namuslu olmak, gizli veya açık olarak zinadan ve eşcinsellikten uzak durmak evlenmenin olmazsa olmaz şartlarındandır Nisa 4/24, 25, Maide 5/5 ve Nur 24/26, Necm 53/32. Fuhuş çeşitlerinden uzak duran bir mümin erkek veya kadın, ancak kendi gibi fuhuştan uzak duran bir erkek veya kadınla evlenebilir. Bu suçları işledikten sonra tövbekar olup kendini tamamen düzelten de namuslu sayılır Furkan 25/68-70. وَالَّذ۪ينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا بِاَرْبَعَةِ شُهَدَٓاءَ فَاجْلِدُوهُمْ ثَمَان۪ينَ جَلْدَةً وَلَا تَقْبَلُوا لَهُمْ شَهَادَةً اَبَدًاۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَۙ İffetli kadınları zina ile suçlayan, sonra da dört şahit getirmeyenlerin[1*] cildine seksen kere vurun ve onların şahitliğini asla kabul etmeyin! Onlar, yoldan çıkmış kimselerdir[2*]. [1*] Dört şahit, sadece kadınlara atılan zina suçunu ispat etmenin olmazsa olmaz şartıdır Nisa 4/15. Tecavüze uğradığını söyleyen kadından ise şahit istenmez. Onun bu iddiası, bilirkişi raporuyla ispatlanabilir Yusuf 12/26. [2*] Nur 24/23-25, Ahzab 33/58. اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُواۚ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ Fakat bundan sonra, tövbe eden /dönüş yapan ve kendini düzeltenler bunun dışındadır. Allah çok bağışlayan ve ikramı bol olandır[*]. [*] Tevbe edip girdiği yanlış yolu bırakan ve iyi işler yapmaya başlayan kişilerin işledikleri günah ne olursa olsun Allah onların günahlarını bağışlar, ayrıca iyilik ve ikramda bulunur Taha 20/82, Zümer 39/53. Allah’ın ona en büyük ikramı, günahını sevaba çevirmesidir Furkan 25/68-70. Zina eden ve namuslu bir kadına zina iftirası kazf suçu işleyen birine hak ettiği ceza verilir. Ama daha sonra tevbe edip kendini düzeltirse artık fasık /yoldan çıkmış sayılmaz, şahitliği kabul edilir ve zina etmemiş mümin biriyle de evlenebilir. وَالَّذ۪ينَ يَرْمُونَ اَزْوَاجَهُمْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ شُهَدَٓاءُ اِلَّٓا اَنْفُسُهُمْ فَشَهَادَةُ اَحَدِهِمْ اَرْبَعُ شَهَادَاتٍ بِاللّٰهِۙ اِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِق۪ينَ Eşlerini zina ile suçlayan ama kendileri dışında şahitleri olmayan erkeklere gelince Onlardan her biri, dört kere “Allah şahit, kesinlikle doğruyu söylüyorum.” diye şahitlik etmelidir. وَالْخَامِسَةُ اَنَّ لَعْنَتَ اللّٰهِ عَلَيْهِ اِنْ كَانَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ Beşincisi ise şöyle olmalıdır “Eğer yalan söylüyorsam Allah’ın laneti üzerime olsun!” وَيَدْرَؤُ۬ا عَنْهَا الْعَذَابَ اَنْ تَشْهَدَ اَرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللّٰهِۙ اِنَّهُ لَمِنَ الْكَاذِب۪ينَۙ Kadından o cezayı[1*] kaldıracak olan “Allah şahit ki o kesinlikle yalan söylüyor!” diye dört kere şahitlik etmesi[2*], [1*] Burada sözü edilen kadın evlidir. O ceza diye tercüme edilen el-azab الْعَذَابَ, kelimesi elif-lamlı olduğu için, Nur 24/2 ayetindeki azabın yani yüz celde cezasının, evli kadınlara da uygulanacağını gösterir. [2*] Bu ayet, zinaya şahitlik konusunda kadın-erkek ayrımının olmadığını gösterse de Zahiriler ve Şia dışındaki mezhepler bu konuda kadınların şahitliğini kabul etmezler. Zahiriler, kadın şahitlerin sekiz tane olmasını şart koşarken Şiiler üç erkek şahidin yanında iki kadının, dördüncü şahit olarak kabul edilebileceğini söylerler. Bu görüşlerin dayandırılacağı bir ayet veya hadis olmadığı gibi Nur 24/6-9’a aykırılığı da açıktır. Bakara 2/282’yi Maide 5/106-108 ile birlikte, dikkatli bir şekilde okuyanlar, şahitlik konusunda kadın ve erkeğin eşit olduğunu açıkça görürler. Bu konuda geleneği destekleyen bir hadis de yoktur. Ayrıntılı bilgi için bkz. وَالْخَامِسَةَ اَنَّ غَضَبَ اللّٰهِ عَلَيْهَٓا اِنْ كَانَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ beşincisinde de şöyle demesidir “Eğer onun dediği doğruysa Allah’ın gazabı üzerime olsun!” وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَاَنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ حَك۪يمٌ۟ Size Allah’ın lütfu ve ikramı olmasaydı, bir de Allah tövbe edenleri /dönüş yapanları kabul eden ve daima doğru hükümler veren zat olmasaydı haliniz nice olurdu[*]! [*] Nur 24/14, 20. اِنَّ الَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ بِالْاِفْكِ عُصْبَةٌ مِنْكُمْۜ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّا لَكُمْۜ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْۜ لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ مَا اكْتَسَبَ مِنَ الْاِثْمِۚ وَالَّذ۪ي تَوَلّٰى كِبْرَهُ مِنْهُمْ لَهُ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ O iftirayı[*] yapanlar içinizden bir çetedir. O olayı sizin için şer görmeyin, aksine o sizin için hayırlı olmuştur! Onlardan her biri, işlediği günahın cezasını görecektir. Suçun elebaşılığını yapan için de büyük bir azap vardır. [*] O iftira, Aişe’ye atılan zina iftirası olup İslam tarihinde “İfk Hadisesi” olarak bilinir. لَوْلَٓا اِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ الْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بِاَنْفُسِهِمْ خَيْرًاۙ وَقَالُوا هٰذَٓا اِفْكٌ مُب۪ينٌ O iftirayı duyduğunuzda siz mümin erkekler ve mümin kadınların, sizden olanlar için iyi düşünceler beslemeniz ve “Bu, apaçık bir iftiradır!” demeniz gerekmez miydi[*]? [*] Nur 24/16. لَوْلَا جَٓاؤُ۫ عَلَيْهِ بِاَرْبَعَةِ شُهَدَٓاءَۚ فَاِذْ لَمْ يَأْتُوا بِالشُّهَدَٓاءِ فَاُو۬لٰٓئِكَ عِنْدَ اللّٰهِ هُمُ الْكَاذِبُونَ Bir de şunu demeliydiniz “O iftirayı atanlar, bunun için dört şahit getirselerdi ya! Getirmedikleri için onlar, Allah katında yalancı kimselerdir[*].” [*] Nur 24/4. وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ لَمَسَّكُمْ ف۪ي مَٓا اَفَضْتُمْ ف۪يهِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۚ Eğer dünyada ve ahirette Allah’ın üzerinizdeki lütfu ve ikramı olmasaydı içine daldığınız bu işten dolayı size kesinlikle büyük bir azap çarpardı[*]. [*] Nur 24/10, 20. اِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِاَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِاَفْوَاهِكُمْ مَا لَيْسَ لَكُمْ بِه۪ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّنًاۗ وَهُوَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظ۪يمٌ Çünkü iftirayı dilinize doluyordunuz ve bilginiz olmayan bir konuda konuşup duruyordunuz. Siz onu önemsiz bir şey sayıyordunuz; oysa o, Allah katında büyük bir olaydır[*]. [*] İsra 17/36. وَلَوْلَٓا اِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُمْ مَا يَكُونُ لَنَٓا اَنْ نَتَكَلَّمَ بِهٰذَاۗ سُبْحَانَكَ هٰذَا بُهْتَانٌ عَظ۪يمٌ Onu duyduğunuzda şöyle de demeniz gerekmez miydi? “Bu konuda konuşmaya hakkımız yok. Fesubhanallah! Bu büyük bir ithamdır[*]!” [*] Nur 24/12. يَعِظُكُمُ اللّٰهُ اَنْ تَعُودُوا لِمِثْلِه۪ٓ اَبَدًا اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ Eğer inanıp güvenen kimselerseniz Allah size, bunun gibi bir şeyi bir daha tekrarlamamanızı öğütler. وَيُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ Allah size ayetlerini açık açık bildiriyor. Allah, daima bilen ve kararları doğru olandır. اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحِبُّونَ اَنْ تَش۪يعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ Bu hayasızlıkların müminler arasında yayılmasını isteyenlere, dünyada da ahirette de acıklı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilemezsiniz[*]. [*] Nur 24/23 وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَاَنَّ اللّٰهَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟ Size Allah’ın lütfu ve ikramı olmasaydı, bir de Allah şefkatli ve merhametli olmasaydı haliniz nice olurdu[*]. [*] Nur 24/10, 14. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِۜ وَمَنْ يَتَّبِعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَاِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكٰى مِنْكُمْ مِنْ اَحَدٍ اَبَدًاۙ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يُزَكّ۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ Ey inanıp güvenenler! Şeytanın izinden gitmeyin. Şeytan, kendi izinden gidenin cinsel günahları ve kötü işleri yapmasını ister. Allah’ın lütfu ve ikramı olmasaydı hiçbiriniz asla temiz kalamazdınız. Ama Allah, gereğini yapanı[*] temize çıkarır. Daima dinleyen ve bilen Allah’tır. [*] Şâe شاء fiilinin kökü, “bir şey yapma” anlamında olan şey شيء dir. Allah’ın yapması o şeyi var etmesi, insanın yapması da o şey için gereken çabayı göstermesidir Müfredât. Allah, her şeyi bir ölçüye göre var eder Kamer 54/49, Ra’d 13/8. İmtihanla ilgili şeyleri iyi ve kötü diye ikiye ayırmıştır Enbiyâ 21/35. Allah, herkesin doğru olmasını ister Nisa 4/26 ama sadece doğru şeyler yapanı doğru yolda sayar Nur 24/46. Yaptığının doğru veya yanlış olduğunu da kişiye ilham eder. Onun için doğru davrananın içi rahat, yanlış davrananın içi de sıkıntılı olur Şems 91/7-10. Buna göre şâe شاء fiilinin öznesi Allah olursa “gerekeni yaptı veya yarattı”, insan olursa “gerekeni yaptı” anlamında olur. Allah insanlara, tercihlerine göre davranma hürriyeti vermeseydi hiç kimse yanlış bir şey yapamaz ve imtihan diye bir şey de olmazdı Nahl 16/93. Yanlış kader anlayışını imanın bir esası gibi İslam’a yerleştirmek isteyenler, büyük bir çarpıtma yaparak şâe شاء fiiline irade yani isteme ve dileme anlamı vermiş; bunu, tefsirlere hatta sözlüklere bile yerleştirerek birçok ayetin mealini bozmuşlardır. Bkz وَلَا يَأْتَلِ اُو۬لُوا الْفَضْلِ مِنْكُمْ وَالسَّعَةِ اَنْ يُؤْتُٓوا اُو۬لِي الْقُرْبٰى وَالْمَسَاك۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۖ وَلْيَعْفُوا وَلْيَصْفَحُواۜ اَلَا تُحِبُّونَ اَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ İçinizden erdemli ve imkân sahibi olanlar; yakınlarına, çaresiz kalanlara, Allah yolunda hicret edenlere[*] yardımı kesmesinler. Onların kusurlarını görmezlikten gelsinler ve yeni bir sayfa açsınlar. Allah’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah çok bağışlayan ve ikramı bol olandır. [*] Hicret sözlükte, kişinin bir şeyden bedeniyle, diliyle veya kalbiyle uzaklaşmasıdır Müfredat. Bir müslümanın, istenmediği bir yerden bedeniyle uzaklaşması Nisa 4/97, Enfal 8/72-75; babası, annesi, eşi veya kendine yakın gördüğü kişilerin kafir olmalarından dolayı kalbiyle uzak kalması da hicrettir Al-i İmran 3/28, Nisa 4/138-144, Tevbe 9/23-24, Müzzemmil 73/10 اِنَّ الَّذ۪ينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ لُعِنُوا فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ Zinayla ilgisi olmayan mümin iffetli kadınları zina ile suçlayanlar[1*], dünyada da ahirette de lanetlenirler /dışlanırlar[2*]. Onların hak ettiği büyük bir azaptır. [1*] Bu surenin 4. ayetinde, mümin ve kafir ayrımı olmaksızın namuslu bütün kadınlara yapılan iftiranın büyük günah olduğu ifade edilmişti. Burada ise Aişe Validemiz gibi zinayı aklından bile geçirmeyen iffetli mümin kadınlara yapılan iftiranın daha büyük bir günah olduğu vurgulanmaktadır. [2*] Nur 24/4-5. يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ اَلْسِنَتُهُمْ وَاَيْد۪يهِمْ وَاَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ Bu azap, yaptıklarına; dillerinin, ellerinin ve ayaklarının aleyhlerinde şahitlik edeceği gün verilecektir[*]. [*] Yasin 36/65, Fussilet 41/19-22. يَوْمَئِذٍ يُوَفّ۪يهِمُ اللّٰهُ د۪ينَهُمُ الْحَقَّ وَيَعْلَمُونَ اَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ الْمُب۪ينُ İşte o gün Allah onlara, hak ettiklerinin karşılığını tam olarak verecek[1*] ve onlar, Allah’ın apaçık gerçek bir ilah olduğunu anlayacaklardır[2*]. [1*] Nisa 4/40, Enbiya 21/47, Mü'min 40/17. [2*] Hac 22/6, 62, Lokman 31/30. اَلْخَب۪يثَاتُ لِلْخَب۪يث۪ينَ وَالْخَب۪يثُونَ لِلْخَب۪يثَاتِۚ وَالطَّيِّبَاتُ لِلطَّيِّب۪ينَ وَالطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَاتِۚ اُو۬لٰٓئِكَ مُبَرَّؤُ۫نَ مِمَّا يَقُولُونَۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ۟ Eş olarak Pis iffetsiz kadınlar, pis iffetsiz erkekler için; pis erkekler de pis kadınlar içindir. Temiz iffetli kadınlar, temiz iffetli erkekler için; temiz erkekler de temiz kadınlar içindir[1*]. Temiz olanlar, o iftiracıların dediklerinden aklanmışlardır. Bunlar için mağfiret /bağışlanma[2*] ve değerli rızık vardır. [1*] Bu surenin 3. ayetine göre zina eden kadın veya erkek, kendisi gibi zina etmiş biriyle veya bir müşrikle evlenir. Bunların, namuslu müminlerle evlenmeleri haramdır Maide 5/5, Nisa 4/24-25. [2*] Mağfiret, Allah’ın, kulunu azaptan korumasıdır Müfredat. “Başı koruyan zırhlı başlık” anlamındaki “miğfer” kelimesi de bu köktendir. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتًا غَيْرَ بُيُوتِكُمْ حَتّٰى تَسْتَأْنِسُوا وَتُسَلِّمُوا عَلٰٓى اَهْلِهَاۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ Ey inanıp güvenenler! Kendi evlerinizden başka evlere, kendinizi tanıtıp izin almadan ve içindekilere selam vermeden girmeyin! Sizin için iyi olan budur. Umulur ki bu bilgileri kullanırsınız[*]. [*] Nur 24/58-59. فَاِنْ لَمْ تَجِدُوا ف۪يهَٓا اَحَدًا فَلَا تَدْخُلُوهَا حَتّٰى يُؤْذَنَ لَكُمْۚ وَاِنْ ق۪يلَ لَكُمُ ارْجِعُوا فَارْجِعُوا هُوَ اَزْكٰى لَكُمْۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَل۪يمٌ Orada kimseyi bulamazsanız, izin verilmedikçe içeri girmeyin! Size "geri dönün!" denirse dönün! Sizin için nezih olan budur. Allah yaptığınız her şeyi bilir. لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَدْخُلُوا بُيُوتًا غَيْرَ مَسْكُونَةٍ ف۪يهَا مَتَاعٌ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ Oturanı olmayan ama içinde size ait eşya bulunan mekanlara girmenizde bir günah yoktur. Allah, açığa vurduğunuzu da gizlediğiniz şeyi de bilir. قُلْ لِلْمُؤْمِن۪ينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْۜ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ Mümin erkeklere söyle, bakışlarında ölçülü olsunlar[1*] ve edep yerlerini korusunlar. Onlar için nezih olan budur. Allah, yapmakta oldukları şeyin iç yüzünü bilir[2*]. [1*] Mü’min 40/19. [2*] Mu’minun 23/5-7; Mearic 70/29-31. وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْد۪ينَ ز۪ينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّۖ وَلَا يُبْد۪ينَ ز۪ينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَٓائِهِنَّ اَوْ اٰبَٓاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَٓائِهِنَّ اَوْ اَبْنَٓاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَن۪ٓي اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَن۪ٓي اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَٓائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِع۪ينَ غَيْرِ اُو۬لِي الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذ۪ينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَٓاءِۖ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْف۪ينَ مِنْ ز۪ينَتِهِنَّۜ وَتُوبُٓوا اِلَى اللّٰهِ جَم۪يعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ Mümin kadınlara da söyle, bakışlarında ölçülü olsunlar ve edep yerlerini korusunlar. Açıkta kalan kısım[1*] hariç, ziynetlerini /vücutlarını[2*] göstermesinler. Başörtülerinin[3*] bir kısmını da yaka açıklıklarının üzerine yerleştirsinler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınlar, hâkimiyetleri altında olan esirler, cinsel ihtiyaç sahibi olmayıp meşru bir sebeple kendilerine bağlı olan erkekler ve kadınların mahrem yerlerinin farkında olmayan çocuklar[4*] hariç hiç kimseye ziynetlerini /vücutlarını açmasınlar. Vücutlarından örttükleri kısımlar bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar[5*]. Ey müminler, hepiniz Allah’a tövbe edin /dönüş yapın ki umduğunuza kavuşasınız[6*]! [1*] Kadının açıkta kalan yerleri yüzü, elleri ve ayaklarıdır. Bir ayette Nebimize hitaben şöyle buyurulmuştur “Bundan sonra güzelliği çok hoşuna gitse bile artık bir kadınla evlenmen… sana helal değildir...” Ahzab 33/52. Müminlere de şöyle buyrulmuştur “Hoşunuza giden kadınlardan … nikahlayın” Nisa 4/3. Kadının hoşa gitmesi için, öncelikle yüzünün görülmesi gerekir. Ayrıca kadın, tanınacak şekilde giyinmelidir Ahzab 33/59. Abdest alırken yüzünü, ellerini ve ayaklarını açma ihtiyacı duyacağından buralar da “açıkta kalan kısım” tanımına girer Maide 5/6. Dolayısıyla kadın, yüzü, elleri ve ayaklarını açabilir. [2*] Ziynet; süslenecek, bezenecek ve donanacak şeye denir. Kadının ziyneti olarak düşünüldüğü zaman takıları, giyimi ve kuşamı anlaşılır. Bunların alımı satımı, üretimi ve başkalarına gösterilmesi konusunda bir yasak bulunmadığına göre burada anlaşılması gereken yasak, bu ziynetlerin bulunduğu organların açılmamasıdır. Bazıları ziynetin, dış elbise olduğunu söyler. Dış elbise, hem kadının hem erkeğin ziynetidir A’raf 7/31. Süs eşyasının takılması da yasak değildir. A’raf 7/32 Kadın, insanlar için ziynet kılındığından Al-i İmran 3/14 bu ayetteki ziynet, kadına özel güzelliklerden başka bir şey olamaz. Ayette geçen “gizledikleri ziynetleri” ifadesi de bu anlamı destekler. Çünkü kadın, vücudu örtülü olduğu halde dans ederek, oynayarak, sesiyle veya yürüyüşüyle gizli güzelliklerinin bilinmesini sağlayabilir. [3*] “Başörtüler” anlamı verilen “humur”un tekili olan hımar, yalnızca kadınların kullandığı başörtüsü anlamına gelir Müfredat. Aynı kökten gelen hamr kelimesi de Kur’an’da, aklı örten sarhoşluk verici maddeler anlamında kullanılır. Arapçada sadece kadının baş örtüsü anlamına gelen başka kelimeler de vardır ve hımarda olduğu gibi bunlarda da baş kelimesi kullanılmaz nasîf, miknaa, kınâ’, mi’kab, buhnuk, gıfâre, sıkā, savkaa, mülâe vb.. Aynı şekilde Türkçede de kadının başına örttüğü örtü anlamına gelen ve baş kelimesini içermeyen pek çok kelime vardır yaşmak, yemeni, tülbent, yazma, bürüncek, çember, maşlah, tepelik, hotoz, leçek. Hımar kelimesi Kur’an’da, hadislerde ve Kur’an öncesi Arap şiirinde kadının başörtüsünden başka bir anlamda kullanılmamıştır. Bu sebeple ayette, sadece başın örtülmesi değil, başla birlikte yaka açıklığının da örtülmesi emredilir. İslam’ın tüm emirleri gibi başı örtmek de ilk kez, Kur’an’la ortaya çıkmamıştır. Önceki kitaplarda da kadının başının örtülü olduğunu gösteren ifadeler yer alır Tevrat, Çölde Sayım 5/18; İncil, Korintliler 11/16. [4*] Esirler ve çocuklar ile ilgili hükümler Nur 24/58-59’da açıklanmıştır. [5*] Kadın, ayağını farklı şekillerde yere basarak sağa-sola eğilip güzelliklerini göstermeye çalışabilir. Dans ve diğer oyunlar bu kapsamdadır. Bu ayet kadınların, erkekler karşısında bu gibi davranışlar sergilemesini yasaklamıştır. [6*] A'raf 7/26-27, Nur 24/60, Ahzab 33/59. وَاَنْكِحُوا الْاَيَامٰى مِنْكُمْ وَالصَّالِح۪ينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَاِمَٓائِكُمْۜ اِنْ يَكُونُوا فُقَرَٓاءَ يُغْنِهِمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ İçinizden evli olmayanları ve uygun durumda olan erkek ve kadın esirlerinizi evlendirin. Eğer yoksul iseler Allah, kendi ikramıyla onların ihtiyacını giderir. Allah, imkânları geniş olan ve daima bilendir. وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتّٰى يُغْنِيَهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَالَّذ۪ينَ يَبْتَغُونَ الْكِتَابَ مِمَّا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ فَكَاتِبُوهُمْ اِنْ عَلِمْتُمْ ف۪يهِمْ خَيْرًاۗ وَاٰتُوهُمْ مِنْ مَالِ اللّٰهِ الَّذ۪ٓي اٰتٰيكُمْۜ وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَٓاءِ اِنْ اَرَدْنَ تَحَصُّنًا لِتَبْتَغُوا عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَمَنْ يُكْرِهْهُنَّ فَاِنَّ اللّٰهَ مِنْ بَعْدِ اِكْرَاهِهِنَّ غَفُورٌ رَح۪يمٌ Hür olsun, esir olsun Evlenme imkanı bulamayanlar, Allah, lütfuyla onların ihtiyaçlarını giderinceye kadar iffetlerini korusunlar[1*]. Hâkimiyetiniz altındaki esirlerden evlenmeleri konusunda sizinle sözleşme yapmak isteyenlerle, haklarında hayırlı olacağını bilirseniz sözleşme yapın. Allah’ın size verdiği maldan da onlara verin. Genç kızlarınız evlenmek isterlerse[3*] dünya hayatının menfaatini elde etmek için onları zorlayıp hadlerini aşmalarına sebep olmayın. Kim onları zorlar ve onlar da bu zorlanmalarından sonra hadlerini aşarlarsa bilin ki Allah daima bağışlayan ve ikramı bol olandır. [1*] Bu ayetlere göre cariyelerle /kadın esirler ile evlilik dışı cinsel birliktelik mümkün değildir. Zaten Nur 24/32. ayette erkek ve kadın esirlerin evlendirilmesi, bu ayette ise evlenme imkanı bulamayanların iffetlerini koruması emredilmektedir. Evlilik dışı birliktelik iffetsizlik olduğundan bu ayet de cariyelerle ancak nikah ile birlikte olunabileceğini gösterir. Bakara 2/221, Nisa 4/3, 25, Mu'minun 23/5-6. [2*] Buradaki “genç kızlarınız” ifadesinin kapsamına yanımızdaki esir kızlar da girer Nisa 4/24. وَلَقَدْ اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكُمْ اٰيَاتٍ مُبَيِّنَاتٍ وَمَثَلًا مِنَ الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّق۪ينَ۟ Şurası bir gerçek ki size açıklayıcı ayetler, sizden önce yaşayanlardan örnekler ve müttakiler /yanlışlardan sakınanlar için de öğütler indirdik[*]. [*] Al-i İmran 3/138, Yunus 10/57, Hud 11/120. اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ مَثَلُ نُورِه۪ كَمِشْكٰوةٍ ف۪يهَا مِصْبَاحٌۜ اَلْمِصْبَاحُ ف۪ي زُجَاجَةٍۜ اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لَا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍۙ يَكَادُ زَيْتُهَا يُض۪ٓيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌۜ نُورٌ عَلٰى نُورٍۜ يَهْدِي اللّٰهُ لِنُورِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَيَضْرِبُ اللّٰهُ الْاَمْثَالَ لِلنَّاسِۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌۙ Allah göklerin ve yerin nuru /aydınlatıcısıdır. Onun aydınlatmasının örneği şudur Duvarda bir oyuk[1*], oyuğun içinde bir kandil, kandil bir cam fanus içinde. O cam fanus da sanki elmastan oluşan bir gezegen. Kandil, doğu tarafına da batı tarafına da ait olmayan bereketli zeytin ağacının yağından yakılır[2*]. Yağı, ateş almamışken bile neredeyse ışık saçar. Nur üstüne nur! Allah, gereğini yapanı[3*] kendi nuruna yöneltir. Allah insanlara örnekler verir. Allah her şeyi bilir. [1*] Burada kelimenin asıl anlamı “kör pencere” dir. Orası küçük bir hücre gibi olduğundan, okuyucunun kolay anlaması için, oyuk kelimesi tercih edilmiştir. Oyuğa konan lamba, onun her tarafını aydınlatır. [2*] Yağlık zeytin, Güneş ışığını sabahtan akşama kadar tam alan ağacın zeytinidir. Böyle bir ağacın yağ kalitesi ve parlaklığı üst seviyede olur. [3*] Şâe شاء fiili için bkz. Nur 24/21. ayetin dipnotu. ف۪ي بُيُوتٍ اَذِنَ اللّٰهُ اَنْ تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ ف۪يهَا اسْمُهُۙ يُسَبِّحُ لَهُ ف۪يهَا بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِۙ Aydınlatma, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına Allah’ın izin verdiği mekanlarda olur[1*]. Oralarda öğle ve ikindide[2*] Allah’a boyun eğerler. [1*] Ayetteki “öğle ve ikindi” kaydı buraların mescitler olduğunu göstermektedir. Bakara 2/114, Tevbe 9/18, Hac 22/40, Cin 72/18. [2*] A’raf 7/205. رِجَالٌۙ لَا تُلْه۪يهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَاِقَامِ الصَّلٰوةِ وَا۪يتَٓاءِ الزَّكٰوةِۙ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ ف۪يهِ الْقُلُوبُ وَالْاَبْصَارُۙ Onlar Allah’a boyun eğenler öyle adamlardır ki ticaret ve alışveriş[1*] onları Allah’ın zikrinden[2*], namazı düzgün ve sürekli kılmaktan, zekatı da vermekten alıkoymaz[3*]. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olacağı günden korkarlar[4*]. [1*] Ticaret, mal ve hizmet alım satımıdır. Alışveriş ise malın malla değişimidir Nisa 4/29. [2*] Zikir, bağlantılarıyla birlikte düşünülüp öğrenilen doğru bilgi, o bilgiyi kullanıma hazır tutmak, akla veya dile getirmektir Müfredât ذكر md.. Doğru bilginin kaynağı Allah’ın ayetleridir. Bunlar, yaratılan âyetler ve indirilen âyetler olmak üzere iki türlüdür. Her birinden elde edilen doğru bilgi zikirdir Enbiya 21/24,En’âm 6/80. İnsanı, sadece bu bilgi tatmin eder. Ra’d 13/28 Allah’ı zikretmek; onu, kitabını ve yarattığı ayetleri dikkate almak, akıldan çıkarmamak ve onların üzerine düşünmektir. İnsan bunlardan bildiği kadarıyla sorumludur Bakara 2/209. [3*] Ra’d 13/21-22, Hac 22/41, Münafikun 63/9. [4*] İbrahim 14/42, Mü’min 40/18, İnsan 76/7-11, Naziat 79/6-9. لِيَجْزِيَهُمُ اللّٰهُ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَيَز۪يدَهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاللّٰهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ Onlar bunu, Allah kendilerini, yaptıklarının en güzeli ile ödüllendirsin ve lütfederek daha da fazlasını versin diye yaparlar[1*]. Allah gerek gördüğü[2*] kişiye hesapsız rızık verir. [1*] Nahl 16/96-97, Ankebut 29/7, Zümer 39/33-35, Ahkaf 46/16. [2*] Şâe شاء fiili için bkz. Nur 24/21. ayetin dipnotu. وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِق۪يعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْاٰنُ مَٓاءًۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْـًٔا وَوَجَدَ اللّٰهَ عِنْدَهُ فَوَفّٰيهُ حِسَابَهُۜ وَاللّٰهُ سَر۪يعُ الْحِسَابِۙ Kâfirlerin amelleri, uçsuz bucaksız çöllerdeki serap gibidir, susayan onu su zanneder, oraya varınca orada hiçbir şey bulamaz ama yanında Allah’ı bulur. O da onun hesabını tastamam görür. Allah hesabı çabuk görendir[*]. [*] Bu ayet, kafirlerin beklentilerine ulaşamayacaklarını, üstelik tam bir hüsran yaşayacaklarını anlatmaktadır İbrahim 14/18, Kehf 18/36, Furkan 25/23. اَوْ كَظُلُمَاتٍ ف۪ي بَحْرٍ لُجِّيٍّ يَغْشٰيهُ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِه۪ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِه۪ سَحَابٌۜ ظُلُمَاتٌ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍۜ اِذَٓا اَخْرَجَ يَدَهُ لَمْ يَكَدْ يَرٰيهَاۜ وَمَنْ لَمْ يَجْعَلِ اللّٰهُ لَهُ نُورًا فَمَا لَهُ مِنْ نُورٍ۟ Onların amelleri, okyanusta oluşan karanlıklara da benzer. Okyanusu dalga üstüne dalga kaplamıştır. Onların üstünde de üst üste kara bulutlar vardır. Elini çıkarsa neredeyse onu bile göremeyecek! Allah’ın aydınlatmadığı kimsede bir aydınlık olmaz[*]. [*] Bakara 2/257, Maide 5/16. اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالطَّيْرُ صَٓافَّاتٍۜ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْب۪يحَهُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ Göklerde ve yerdeki her varlığın ve sıra sıra dizili kuşların Allah’a boyun eğdiklerini görmedin mi[1*]?. Her biri görevini[2*] ve nasıl boyun eğeceğini kesin olarak bilir. Allah da onların ne yaptıklarını bilir. [1*] İsra 17/44, Hac 22/18, Hadid 57/1, Haşr 59/1, Saf 61/1, Cuma 62/1, Teğabün 64/1. [2*] Ayetin metninde geçen salât صَّلَاة kelimesinin kök anlamı, bir şeyi bırakmamak ve sürekli arkasında olmaktır Lisanu’l-Arab. Buradaki salât, Allah'ın göklerde ve yerde olan varlıklara verdiği görevlerdir. Her müslümanın hiç aksatmadan yapması gereken tek ibadet namaz olduğu için ona da salât denmiştir. وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَص۪يرُ Göklerde ve yerde tüm yetkiler Allah'ındır[*]. Dönüp varacağınız yer, Allah’ın huzurudur. [*] Bakara 2/107, Al-i İmran 3/189, Maide 5/40,120, Tevbe 9/116, Furkan 25/2, Zümer 39/44, Şûra 42/49, Zuhruf 43/85, Casiye 45/27, Fetih 48/14, Hadid 57/2, 5, Buruc 85/9. اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُزْج۪ي سَحَابًا ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيْنَهُ ثُمَّ يَجْعَلُهُ رُكَامًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِه۪ۚ وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَٓاءِ مِنْ جِبَالٍ ف۪يهَا مِنْ بَرَدٍ فَيُص۪يبُ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَصْرِفُهُ عَنْ مَنْ يَشَٓاءُۜ يَكَادُ سَنَا بَرْقِه۪ يَذْهَبُ بِالْاَبْصَارِۜ Şunu da görmedin mi! Allah bulutları hareket ettirir, sonra birbirleriyle birleştirir, sonra onları yığın haline getirir. Aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Gökten, gökteki dağ gibi bulutlardan, dolu indirir de dilediğinin üzerine onu isabet ettirir, dilediğinden de uzak tutar[1*]. Şimşeğinin parıltısı da gözleri kör edecek gibi olur[2*]. [1*] Bakara 2/164, A’raf 7/57, Rum 30/48, Fatır 35/9. [2*] Ra’d 13/12-13, Rum 30/24. وَاللّٰهُ خَلَقَ كُلَّ دَٓابَّةٍ مِنْ مَٓاءٍۚ فَمِنْهُمْ مَنْ يَمْش۪ي عَلٰى بَطْنِه۪ۚ وَمِنْهُمْ مَنْ يَمْش۪ي عَلٰى رِجْلَيْنِۚ وَمِنْهُمْ مَنْ يَمْش۪ي عَلٰٓى اَرْبَعٍۜ يَخْلُقُ اللّٰهُ مَا يَشَٓاءُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ Allah her canlıyı sudan yaratmıştır[1*]. Bunlardan kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üzerinde yürür, kimi de dört ayak üzerinde yürür[2*]. Allah tercih ettiğini yaratır. Şüphesiz Allah her şeye bir ölçü koyar. [1*] Enbiya 21/30. [2*] En’am 6/38, Şura 42/29, Casiye 45/4. لَقَدْ اَنْزَلْنَٓا اٰيَاتٍ مُبَيِّنَاتٍۜ وَاللّٰهُ يَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ Şurası bir gerçek ki biz, açıklayıcı ayetler indirdik[*]. Allah gereğini yapanı doğru yola yöneltir. [*] Nur 24/34. وَيَقُولُونَ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَبِالرَّسُولِ وَاَطَعْنَا ثُمَّ يَتَوَلّٰى فَر۪يقٌ مِنْهُمْ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَۜ وَمَٓا اُو۬لٰٓئِكَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ Kimileri, “Allah’a ve elçisine inandık ve boyun eğdik” derler. Sonra bunun arkasından onlardan bir takımı yüz çevirir. Onlar mümin değillerdir[*]. [*] Bakara 2/8-16, Al-i İmran 3/23-24. وَاِذَا دُعُٓوا اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ مُعْرِضُونَ Aralarında hüküm versin diye Allah’a ve elçisine çağrıldıklarında bakarsın ki onların birtakımı bundan yüz çevirir[*]. [*] Bakara 2/170, Nisa 4/60-65, Maide 5/104, Lokman 31/21. وَاِنْ يَكُنْ لَهُمُ الْحَقُّ يَأْتُٓوا اِلَيْهِ مُذْعِن۪ينَۜ Ama hak kendilerinden yana olursa koşa koşa gelirler. اَف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ اَمِ ارْتَابُٓوا اَمْ يَخَافُونَ اَنْ يَح۪يفَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَرَسُولُهُۜ بَلْ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ۟ Kalplerinde hastalık mı var, yoksa şüpheye mi düştüler ya da Allah’ın ve elçisinin kendilerine adaletsiz davranacağından mı korkuyorlar! Hayır, asıl haksız davrananlar onlardır[*]. [*] Hucurat 49/15. اِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِن۪ينَ اِذَا دُعُٓوا اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ اَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَاۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ Aralarında hüküm versin diye Allah’a ve elçisine kitabına[1*] çağrıldıklarında, inanıp güvenenlerin söyleyecekleri tek söz şudur “Dinledik ve gönülden boyun eğdik.” İşte onlar, umduklarına kavuşacak olanlardır[2*]. [1*] Resul رسول, “birine gönderilen söz” anlamına geldiği gibi “o sözü iletmek için gönderilen elçi” anlamına da gelir. Müfredat. Allah’ın elçilerinin görevi, onun sözlerini insanlara ulaştırmaktır. Bu sebeple Kur’an’da geçen Allah’ın resulü رسول اللّه ifadelerinde asıl vurgu ayetleredir. Muhammed aleyhisselam öldüğü için bizim muhatabımız olan resul, sadece Kur’an’dır Âl-i İmrân 3/144.Resul kelimesi yerine ”resul /kitap” ifadesi bunun için yazılmıştır Maide 5/67, Nahl 16/35. [2*] Bakara 2/285, Nisa 4/65, Enfal 8/2-4 Ahzab 33/36 وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللّٰهَ وَيَتَّقْهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ Kim Allah’a ve elçisine gönülden boyun eğer, Allah’tan çekinir ve ona karşı yanlış yapmaktan sakınırsa başarıya ulaşanlar işte onlardır[*]. [*] Nisa 4/69, Ahzab 33/71. وَاَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْ لَئِنْ اَمَرْتَهُمْ لَيَخْرُجُنَّۜ قُلْ لَا تُقْسِمُواۚ طَاعَةٌ مَعْرُوفَةٌۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ Kendilerine emir verirsen mutlaka savaşa çıkacaklarına dair var güçleriyle Allah’ın adıyla yemin ettiler. De ki “Yemin etmeyin, size düşen herkes gibi itaat etmektir. Allah yaptıklarınızın iç yüzünü bilir[*].” [*] Muhammed 47/20-21. قُلْ اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْهِ مَا حُمِّلَ وَعَلَيْكُمْ مَا حُمِّلْتُمْۜ وَاِنْ تُط۪يعُوهُ تَهْتَدُواۜ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ De ki “Allah’a gönülden boyun eğin, elçisine gönülden boyun eğin[1*]! Yüz çevirirlerse bilinmeli ki elçi sadece kendine yüklenenden sorumludur, siz de kendinize yüklenenden sorumlusunuz[2*]. Elçiye gönüllü olarak boyun eğerseniz doğru yola girmiş olursunuz. Elçiye düşen sadece açık bir tebliğden /ayetleri bildirmekten ibarettir[3*]. [1*] Nisa 4/59, 80, Maide 5/92, Enfal 8/1, 20, 46, Muhammed 47/33, Teğabün 64/12. [2*] Yunus 10/41, Hud 11/35, Kafirun 109/1-6. [3*] Bakara 2/151, Maide 5/67, 99, Nahl 16/35, 82, Ankebut 29/18. وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۖ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ د۪ينَهُمُ الَّذِي ارْتَضٰى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْنًاۜ يَعْبُدُونَن۪ي لَا يُشْرِكُونَ ب۪ي شَيْـًٔاۜ وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ Allah, içinizden inanıp güvenen ve iyi işler yapanlara vaat etmiştir. Kendilerinden öncekileri nasıl yeryüzünün hakimi kıldıysa onları da kesinlikle yeryüzünün hakimi kılacaktır. Onlar için uygun gördüğü dini mutlaka uygulama imkanı verecek ve yaşadıkları korkularının ardından onları güvene kavuşturacaktır[*]. Onlar, bana kulluk eder ve hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Bütün bunlardan sonra kim kafirlik ederse işte yoldan çıkmış olanlar onlardır. [*] İbrahim 14/14, Enbiya 21/105, Hac 22/41, Rum 30/47, Saf 61/10-13. وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ Namazı düzgün ve sürekli kılın, zekâtı verin[1*]. Bu elçiye kitaba gönüllü olarak boyun eğin ki iyilik bulasınız[2*]. [1*] Bakara 2/43, 110, İbrahim 14/31, Hac 22/78. [2*] Nur 24/54. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِيَسْتَأْذِنْكُمُ الَّذ۪ينَ مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ وَالَّذ۪ينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنْكُمْ ثَلٰثَ مَرَّاتٍۜ مِنْ قَبْلِ صَلٰوةِ الْفَجْرِ وَح۪ينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُمْ مِنَ الظَّه۪يرَةِ وَمِنْ بَعْدِ صَلٰوةِ الْعِشَٓاءِ۠ ثَلٰثُ عَوْرَاتٍ لَكُمْۜ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّۜ طَوَّافُونَ عَلَيْكُمْ بَعْضُكُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ Ey iman edenler! Hakimiyetiniz altındaki esirler ile ergenlik çağına girmemiş çocuklarınız üç vakitte; sabah namazından önce, öğleyin elbisenizi çıkardığınızda ve yatsı namazından sonra yanınıza girerken sizden izin istesinler[*]. Bunlar çıplak olabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitler dışında size de onlara da bir günah yoktur. Çünkü onlar sizin, siz onların çevresinde dönüp dolaşırsınız. Allah ayetleri size işte böyle açıklar. Allah, daima bilen ve kararları doğru olandır. [*] Bu ayet, kadın ve erkek bütün esirlerin aileden biri sayıldığını ve kendilerine değer verildiğini göstermektedir. وَاِذَا بَلَغَ الْاَطْفَالُ مِنْكُمُ الْحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا اسْتَأْذَنَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ Çocuklarınız ergenlik çağına varınca kendilerinden önce ergen olanlar nasıl her zaman[1*] izin istiyorlarsa onlar da izin istesinler[2*]. Allah ayetlerini size işte böyle açıklar. Allah, daima bilen ve kararları doğru olandır. [1*] Büluğa ermeden sadece üç vakitte izin aldıkları halde, büluğa erdikten sonra her zaman izin almaları gerekir. [2*] Nur 24/27. وَالْقَوَاعِدُ مِنَ النِّسَٓاءِ الّٰت۪ي لَا يَرْجُونَ نِكَاحًا فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ اَنْ يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِز۪ينَةٍۜ وَاَنْ يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَهُنَّۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ Evlenme konusuna ilgi duymayan yaşlı kadınların, vücutlarını sergilememeleri şartıyla boyun ve gerdanlarını örten[1*] elbiselerini çıkarmalarında bir günah yoktur[2*]. İffetli davranmaları kendileri için her zaman iyi[3*] olur. Allah, daima dinleyen ve bilendir. [1*] “Sergileme” anlamı verdiğimiz tebberrüc تَبَرَّج; kadının yüz, boyun, boğaz ve gerdanındaki güzelliği göstermesidir. Bunun yanı sıra gözleriyle güzel bir bakış sergilemesi de teberrüc kapsamına girer el-Ayn. Kadınlara verilen “Başörtülerinin bir kısmını yaka açıklıklarının üzerine yerleştirsinler Nur 24/31 emrinden dolayı onlar, ayette sayılan kişiler dışında kimsenin yanında başlarını ve boyunlarını açamayacaklardır. Kadınlara ayrıca cilbab emri de verilmiştir Ahzab 33/59. Fakat bu ayete göre nikah ümidi bitmiş bir kadın, vücudunu sergileme gayretine girmezse dışarıya cilbabsız çıkabilir. [2*] A’raf 7/26-27, Nur 24/31, Ahzab 33/59. [3*] Buradaki “hayr” kelimesi “daha iyi” anlamında ism-i tafdîl değil; “daima iyi” anlamında sıfat-ı müşebbehe’dir. İsm-i tafdil; ortak bir sıfatta, iki şeyi veya iki kimseyi karşılaştırmak ya da birinin diğerlerinden ortak bir sıfatta daha üstün olduğunu göstermek için türetilmiş isimdir. Sıfat-ı müşebbehe ise özellik bildiren ve az ya da çok devamlılık bildiren isim cinsinden sıfattır. لَيْسَ عَلَى الْاَعْمٰى حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْاَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَر۪يضِ حَرَجٌ وَلَا عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ اَنْ تَأْكُلُوا مِنْ بُيُوتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اٰبَٓائِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اُمَّهَاتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اِخْوَانِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اَخَوَاتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اَعْمَامِكُمْ اَوْ بُيُوتِ عَمَّاتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اَخْوَالِكُمْ اَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ اَوْ مَا مَلَكْتُمْ مَفَاتِحَهُٓ اَوْ صَد۪يقِكُمْۜ لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَأْكُلُوا جَم۪يعًا اَوْ اَشْتَاتًاۜ فَاِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةًۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ۟ Şu konuda köre sıkıntı yoktur, topala sıkıntı yoktur, hastaya sıkıntı yoktur, size de sıkıntı yoktur Kendi evlerinizde, babalarınızın evlerinde, annelerinizin evlerinde, erkek kardeşlerinizin evlerinde, kız kardeşlerinizin evlerinde, amcalarınızın evlerinde, halalarınızın evlerinde, dayılarınızın evlerinde, teyzelerinizin evlerinde, anahtarı sizde olanlarda veya arkadaşınızınkinde yiyip içebilirsiniz. Bir arada veya ayrı ayrı yiyip içmenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz vakit Allah’tan hayırlı, bereketli ve güzel bir ömür dileği ile birbirinize selam verin[*]. Allah size ayetlerini işte böyle açıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız. [*] Nisa 4/86, Nur 24/27. اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاِذَا كَانُوا مَعَهُ عَلٰٓى اَمْرٍ جَامِعٍ لَمْ يَذْهَبُوا حَتّٰى يَسْتَأْذِنُوهُۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۚ فَاِذَا اسْتَأْذَنُوكَ لِبَعْضِ شَأْنِهِمْ فَأْذَنْ لِمَنْ شِئْتَ مِنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمُ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ Müminler, sadece Allah’a ve resulüne inanıp güvenenlerdir[1*]. Onlar, kendilerinin bir araya gelmesine sebep olan bir işte[2*] Resulle beraberken ondan izin istemeden çekip gitmezler. Senden izin isteyenler, Allah’a ve resulüne inanıp güvenenlerdir. Birtakım işleri için izin isterlerse uygun gördüğüne izin ver ve onlar için Allah’tan bağışlanma dile[3*]. Çünkü Allah çok bağışlayan ve ikramı bol olandır. [1*] Enfal 8/2-4, Hucurat 49/15. [2*] Cihad, istişare vs. gibi onları bir araya getiren önemli işler. [3*] Al-i İmran 3/159. لَا تَجْعَلُوا دُعَٓاءَ الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَٓاءِ بَعْضِكُمْ بَعْضًاۜ قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ يَتَسَلَّلُونَ مِنْكُمْ لِوَاذًاۚ فَلْيَحْذَرِ الَّذ۪ينَ يُخَالِفُونَ عَنْ اَمْرِه۪ٓ اَنْ تُص۪يبَهُمْ فِتْنَةٌ اَوْ يُص۪يبَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ Resulün çağrısını aranızda birbirinize yaptığınız çağrıyla bir tutmayın[1*]. Gizlenerek sıvışıp gidenleri Allah elbette bilir. Onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir sıkıntı geleceğinden[2*] ya da acıklı bir azaba uğrayacaklarından korksunlar. [1*] Elçinin çağrısı, Allah’ın kitabına çağrıdır Enfal 8/24. [2*] “Fitne”, altını içindeki yabancı maddelerden ayırmak için ateşe sokmaktır Müfredat. Kur’an’da bu kelime imtihan A’râf 7/155, aldatma A’râf 7/27, cehennem azabı Zariyât 51/10-14 ve savaş Bakara 2/216 anlamlarında kullanılmıştır. اَلَٓا اِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قَدْ يَعْلَمُ مَٓا اَنْتُمْ عَلَيْهِۜ وَيَوْمَ يُرْجَعُونَ اِلَيْهِ فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ Bilesiniz ki göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır[1*]. O, sizin ne durumda olduğunuzu elbette bilir. Herkesin ona döndürüleceği gün, ne yaptıklarını onlara bildirecektir[2*]. Allah her şeyi bilir. [1*] Bakara 2/284, Yunus 10/55, Nahl 16/52, Hac 22/64. [2*] Zümer 39/7, Mücadele 58/6-7.
Nur Suresi Meali - Bu, bizim indirip farz kıldığımız ve içinde birçok kesin hüküm bildirdiğimiz ve düşünüp öğüt alasınız diye ayrıntılarıyla açıkladığımız bir suredir. Zina eden kadın ve erkekten her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onlara duyacağınız acıma hissi sizi Allah’ın dininin hükümlerini uygulamadan alıkoymasın. Ve müminlerden bir grup da onlara verilen cezaya şahit olsun. Zinakâr erkek ancak zinakâr bir kadın veya müşrik bir kadınla evlenebilir. Zinakâr bir kadın da ancak zinakâr bir erkek veya müşrik bir erkekle evlenebilir. Bu tür bir evlilik müminlere haram kılınmıştır. İffetli kadınlara zina iftirasında bulunup da bunu dört şahitle ispat edemeyenlere seksen değnek vurun ve onların şahitliğini asla kabul etmeyin, çünkü onlar yoldan çıkmış fasıklardır. Ancak bundan sonra, tövbe ederek kendilerini düzeltenler hariçtir. Şüphe yok ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Kocalar eşlerine zina isnadında bulunur da kendilerinden başka şahit getiremezlerse eşlerden her birinin doğru söylediğine dair Allah’a dört defa yemin etmeleri gerekir. Beşinci de koca “Eğer yalan söylüyorsam Allah’ın laneti benim üzerime olsun” demelidir. Kadın da kocasının yalan söylediğine dair dört defa Allah’a yemin ederse cezadan kurtulmuş olur. Beşinci de kadın “Eğer kocam doğru söylüyorsa Allah’ın gazabı benim üzerime olsun” demelidir. Eğer Allah’ın size bu şekilde lütfu ve merhameti olmasaydı haliniz nice olurdu. Fakat Allah tövbeleri çokça kabul eden ve her şeyi yerli yerince yapandır. Gerçek şu ki o iftirayı tasarlayanlar içinizden bir gruptur. Fakat bunu kendiniz için şer olarak görmeyin. Aksine o, sizin için hayırlı olmuştur. Onlardan her biri için kazandığı günah oranında cezası vardır. Bu işin elebaşılığını yapan kimse var ya işte onu korkunç bir azap beklemektedir. Oysa siz bu iftirayı işittiğiniz zaman, mümin erkek ve mümin kadınlar olarak birbiriniz hakkında hüsnü zanda bulunup “Bu, apaçık bir iftiradır” demeniz gerekmez miydi? Hem bu iftirayı atanların da dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki onlar, bu şahitleri getiremediler, o halde onlar, Allah nezdinde yalancıdırlar. Eğer Allah’ın size dünyada ve ahirette lütfu ve rahmeti olmasaydı, bu dedikoduya kapılıp gitmenizden dolayı korkunç bir azaba çarptırılırdınız. Çünkü siz, bu iftirayı dilinize dolamış ve işin aslını bilmediğiniz halde ileri geri konuşuyor ve bunu basit bir mevzu sanıyordunuz. Oysa bu Allah katında öyle büyük bir vebal ki. Evet bu iftirayı duyar duymaz “Böyle şeyler konuşmak bize yakışmaz. Hâşâ! Bu büyük bir iftiradır.” demeniz gerekmez miydi? Mademki müminsiniz bir daha böyle bir şeye bulaşmamanız için Allah size öğüt veriyor. Ve Allah size, hükümlerini açıklıyor. Allah, her şeyi bilen ve doğru hüküm verendir. İman edenler arasında çirkinliklerin yayılmasından hoşlananlara, dünyada da ahirette de acıklı bir azap vardır. Allah herkesin niyet ve düşüncesini bilir, ama siz bilmezsiniz. Ya Allah’ın üzerinizde lütfu ve rahmeti olmasaydı ve size şefkat ve merhametiyle muamele etmeseydi haliniz nice olurdu? Ey iman edenler şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse, iyi bilsin ki o sadece çirkin ve kötü şeyleri emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, hiçbiriniz ebediyen günahından arınamazdı. Fakat Allah, hak edeni arındırır. Zira Allah, işiten ve herkesin niyetini bilendir. İçinizden maddi imkâna sahip olan iyiliksever kimseler, akrabaya, düşkünlere, Allah yolunda yurtlarını terk edenlere yardım etmeme konusunda yemin etmesinler. Allah’ın sizi bağışlaması hoşunuza gitmez mi? Öyleyse onlar da bağışlayıp hoş görsünler. Zira Allah eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz rahmet kaynağıdır. Hiçbir şeyden habersiz masum iffetiyle yaşayan mümin kadınlara iftira atanlar dünyada ve ahirette lanetlenmişlerdir ve onlara korkunç bir azap vardır. O gün, onların dilleri, elleri ve ayakları yapıp ettiklerinden dolayı aleyhlerinde şahitlik edecekler. O gün, Allah onlara hak ettikleri cezayı tastamam verecek ve onlar da Allah’ın ne kadar hak olduğunu apaçık öğrenecekler. Kötü kadınlar, kötü erkeklere, kötü erkeklerde kötü kadınlara yaraşır. İyi kadınlar iyi erkeklere, iyi erkekler de iyi kadınlara layıktır. İşte o tertemiz kişiler onların attıkları iftiralardan uzaktırlar. Onlar için bağışlanma ve bol nimet vardır. – Ey iman edenler! Kendinize ait olmayan evlere sahibinden izin almadan ve hane halkına selam vermeden girmeyin. Eğer düşünecek olursanız böyle yapmanız sizin yararınıza bir davranıştır. Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilene kadar oraya girmeyin. Şayet size geri dönün denilirse, hemen geri dönün. Böyle yapmanız sizin için nezih bir davranıştır. Allah sizin hangi niyetle davrandığınızı bilir. İçinde size ait eşya bulunan ve kimsenin oturmadığı evlere girmenizde sizin için bir sakınca yoktur. Allah, açığa vurduğunuzu da, gizlediğinizi de bilir. Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar iffet ve namuslarını korusunlar. İşte bu onlar için en nezih olandır. Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarından haberdardır. Mümin hanımlara da söyle, onlar da bakışlarını haramdan sakınsınlar, iffet ve namuslarını korusunlar. Zorunlu olarak görünenlerin dışında ziynet yerlerini göstermesinler, başörtülerini de göğüs ve gerdanlarının üstüne sarkıtsınlar, cazibe ve güzelliklerini kimseye göstermesinler. Yalnız kocaları, babaları, kayın babaları, öz oğulları, üvey oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, mümin kadınlar, malik olduklarınız, kadına ihtiyaç duymayan erkek hizmetçiler veya kadınlara istekleri gelişmemiş küçük çocuklar bunun dışındadır. Bir de yürürken ziynetlerini teşhir etmek için ayaklarını yere sert vurmasınlar. Ey müminler yapmış olduğunuz hatalardan tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz. İçinizden bekârları, esirlerinizden durumu iyi olanları evlendirin. Şayet onlar fakir iseler, bilsinler ki Allah, onları lütuf ve keremi ile zenginleştirir. Allah’ın lütuf ve ikramı geniştir, kimin hangi durumda olduğunu bilir. Evlenmek için maddi imkân bulamayanlar, Allah, lütfundan kendilerini zenginleştirinceye kadar iffet ve namuslarını korusunlar. Bedelini ödeyerek özgür kalmak için sizinle sözleşme yapmak isteyen himayenizde bulunanlarda eğer bu kabiliyeti görüyorsanız onlarla sözleşme yapın ve Allah’ın size sunduğu imkânlardan onlara da verin. Eğer iffetli kalmak istiyorlarsa onların üzerinden dünyalık kazanmak için evlendirmeye zorlayarak size karşı gelmelerini sağlamayın. Kim onları zorlamadan vazgeçerse Allah bunlara af ve mağfireti ile muamele edecektir. Doğrusu size apaçık ayetler/hükümler, sizden önce gelip geçenler ile ilgili nice örnekler ve sakınıp korunmak isteyenler için de öğütler indirmişizdir. Allah göklerin ve yerin nurunun kaynağıdır. O’nun nurunun sembolü duvardaki bir oyuk ve içinde bir lamba, lamba da billur bir fanus içinde; fanus ise sanki inci gibi parlayan bir yıldız, yakıtı da doğuda ve batıda bulunmayan bereketli bir zeytin ağacından, o yağ neredeyse ateş değmeden ışık verecek. Nur üstüne nur. Allah bu nuru tercih edeni o nura ulaştırır. Ve Allah gerçekleri anlatmak için insanlara böyle örnekler veriyor. Çünkü Allah her şeyi bütün boyutlarıyla bilendir. Bu nur İçerisinde Allah’ın yüceltilmesine, O’nun adının anılmasına ve sabah akşam şanının yüceliğinin dillendirilmesine izin verdiği evlerde/mescitlerde parıldamaktadır. Öyle yiğitler var ki ne ticaret ne alışveriş onları Allah’ın zikrinden/Kuran’dan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoyamaz, Zira onlar gözlerin ve kalplerin korkudan ters yüz olacağı bir günden korkarlar. Allah da onları yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandıracak, onlara katından fazla fazla verecektir. Allah, gereği gibi davrananlara sınırsız mükâfat bahşeder. Gerçekleri örtbas eden kâfirlerin ise yaptıkları iyi işler çöldeki serap gibidir, susuzluktan yanmış kimse onu su sanır fakat oraya vardığında hiçbir şey bulamaz, yanında sadece Allah’ı bulur. O da onun hesabını eksiksiz görür, zira Allah hesabı çok hızlı görendir. Veya onların amelleri okyanusun derinliklerindeki yoğun karanlıklara benzer, onu kat kat dalgalar kaplamış üstüne ise kara bulutlar çökmüş tam bir zifiri karanlık ki insan elini uzatsa neredeyse kendi elini dahi göremeyecek, nitekim Kim Allah’ın nuru Kuran’dan aydınlanmamışsa onun karanlıktan kurtulup aydınlığa kavuşması mümkün değildir. Göklerde ve yerde bulunan varlıkların ve sıra sıra uçan kuşların Allah’ın yüce kudretini dillendirdiğini görmüyor musun? Doğrusu bunların hepsi O’na nasıl yakaracaklarını ve O’nun koyduğu yasaya göre hareket etmeyi bilmektedirler. Allah da onların davranışlarını çok iyi bilmektedir. Zira göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’a aittir ve nihayetinde dönüş de Allah’adır. Ve yine Allah’ın bulutları sevk edip sonra da birleştirerek yoğunlaştırdığını ve üst üste yığarak kümeler haline getirdiğini görmüyor musun? Derken bir de bakıyorsun o bulutların arasından yağmur yağıyor. Ayrıca dağlar gibi bulutlardan dolu yağdırıyor ve dilediğini onunla cezalandırıyor, dilediğini de ondan koruyor. Bulutların şimşeğinden çıkan parıltı ise neredeyse gözleri görmez ediyor. Allah, gece ve gündüzü birbiri ardınca döndürüp durmaktadır. Şüphesiz ki bunda basiret sahipleri için alınacak bir ibret vardır. Allah, bütün canlıları sudan yarattı. Canlılardan bir kısmı karnı üzerinde sürünür. Bir kısmı iki ayağı üstünde yürür. Bir kısmı da dört ayağı üzerinde yürür zira Allah dilediği şekilde yaratır, şüphe yok ki Allah her şey için bir ölçü koyandır. Andolsun ki biz hakikati apaçık ortaya koyan ayetler indirmişizdir. Zira Allah, dileyen kimseyi bu ayetlerle dosdoğru yola yöneltir. Kimileri “Allah’a ve mesajlarını tebliğ eden elçisine inanıp itaat ettik” diyorlar; sonra da bunlardan bir grup sözlerinden dönüyorlar İşte bunlar mümin değiller. Nitekim bu kimseler aralarında Allah’ın kitabına göre hüküm verilmesi için elçinin huzuruna çağrıldıklarında onlardan bir grup hemen yüz çevirirler. Ama eğer kendileri haklı olacak olursa elçinin huzuruna teslim olmuş bir eda ile koşa koşa gelirler. Yoksa onların kalplerinde bir hastalık mı var yoksa senin elçiliğinden şüphe mi ediyorlar ya da Allah’ın ve mesajlarını tebliğ eden elçisinin onlara haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, aslında onlar kendileri yanlışta ısrar edip zalimlik yapıyorlar!
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ وَمَن يَتَّبِعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَإِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكَا مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ أَبَدًا وَلَكِنَّ اللَّهَ يُزَكِّي مَن يَشَاء وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytânşeytâni, ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munkermunkeri ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîmalîmun. yâ eyyuhâ ellezîne âmenû ey âmenû olanlar lâ tettebiû tâbî olmayın, uymayın hutuvâti eş şeytâni şeytanın adımları ve men yettebi' ve kim tâbî olursa hutuvâti eş şeytâni şeytanın adımları fe o zaman, böylece inne-hu muhakkak ki o, çünkü o ye'muru emreder bi el fahşâi kötülüğü, çirkin şeyleri, fuhşu ve el munkeri ve fenalık, kötülük, çirkin şeyler, Allah'ın yasakladığı şeyler ve lev lâ ve eğer olmasaydı fadlullâhi fadlu allâhi Allah'ın fazlı aleykum size, sizi ve rahmetu-hu ve onun rahmeti mâ zekâ tezkiye olmaz min-kum sizden min ehadin bir kimse ebeden sonsuza kadar, ebediyyen ve lâkinne ve lâkin, fakat allâhe Allah yuzekkî tezkiye eder men yeşâu dilediği kişi vallâhu ve allâhu ve Allah semî'un en iyi işiten alîmun en iyi bilen Abdulbaki Gölpınarlı Ey inananlar, Şeytan'ın izini izlemeyin ve kim, Şeytan'ın izini izlerse bilsin ki hiç şüphe yok o, çirkin ve kötü şeyleri buyurur ve Allah'ın, size lütfü ve rahmeti olmasaydı içinizden hiçbiriniz, ebedîyen temiz bir hâle gelemezdi, fakat Allah dilediğini temizler ve Allah, her şeyi duyar, bilir. Abdullah Parlıyan Ey iman edenler! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın izinden giderse, şunu bilsin ki, o edepsizlikleri ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde, Allah'ın lütfu ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse, günahlardan temize çıkamazdı. Fakat dilediği kimseyi arındıran ve temize çıkaran Allah'tır. Çünkü Allah, herşeyi işiten ve bilendir. Adem Uğur Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, edepsizliği yüzkızartıcı suçları ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir. Ahmed Hulusi Ey iman edenler. . . Şeytanın adımlarına bedenin dürtülerine tâbi olmayın! Kim şeytanın adımlarına tâbi olursa bilsin ki kesinlikle şeytan fahşa aşırı bedenselliği yaşamayı ve münkeri haddi aşmayı emreder. . . Eğer üzerinizde Allâh'ın lütfu ve O'nun rahmeti olmasaydı sizden hiçbir kimse ebediyen arınıp gelişme gösteremezdi! Fakat Allâh dilediğini arındırır. . . Allâh Semi'dir, Aliym'dir. Ahmet Tekin Ey iman nimetine kavuşanlar, şeytanın, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin peşlerine takılmayın, izlerinden gitmeyin. Kim şeytanın, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin peşlerine takılır, izlerinden giderse, bilesiniz ki onlar, meşrû olmayan şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, iffetsizliği, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı, şeriatın suç saydığı, haram kıldığı, mü’minlerin tasvip etmediği, icrasında hayır görmediği şeyleri emrederek, şeriata aykırı bir düzen kurar. Eğer üzerinizde Allah’ın lütuf ve merhameti olmasaydı içinizden hiç kimse temize çıkamazdı, vicdanını arındıramazdı. Fakat Allah, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu varlıkları arındırır. Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir. Ahmet Varol Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa bilsin ki şüphesiz o hayasızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı sizden bir kimse asla temize çıkamazdı. Ancak Allah dilediğini arındırır. Allah duyandır, bilendir. Ali Bulaç Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki gerçekten o şeytan çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiç biri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir. Ali Fikri Yavuz Ey iman edenler! Şeytanın izi ardınca gitmeyin. Kim şeytanın izine uyarsa, bilsin ki, o, kötülüğü ve meşrû olmıyanı emreder. Eğer üzerinizde Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, içinizden hiç biri ebediyyen günah kirinden temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah Semî’dir=her şeyi işitir, Alîm’dir= her şeyi bilir. Ali Ünal Ey iman edenler! Şeytanın adımları ardınca gitmeyin. Kim şeytanın izinde giderse, bilsin ki o, daima ve ısrarla çirkin, fena ve gayrı meşrû işleri teklif ve telkin eder. Eğer Allah’ın üzerinizdeki lütf u keremi ve rahmeti olmasaydı, içinizden hiç kimse inanç, düşünce, davranış ve karakterinde katiyen paka çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temizler ve paka çıkarır. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Bayraktar Bayraklı Ey inananlar! Şeytanın adımlarını izlemeyiniz! Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki o, hayâsızlığı ve fenâlığı emreder. Allah'ın size lütuf ve merhameti olmasaydı, hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dileyeni temize çıkarır. Allah her şeyi işitir; her şeyi bilir. Bekir Sadak Ey Inananlar! seytana ayak uydurmayin. Kim seytanin ardina takilirsa, bilsin ki, o, hayasizligi ve fenaligi emreder. Allah'in size lutuf ve merhameti bulunmasaydi, hicbiriniz ebediyen temize cikamazdi. Fakat Allah diledigini temize cikarir. Allah isitir ve bilir. Celal Yıldırım Ey imân edenler! Şeytan'ın adımlarına uymayın. Kim Şeytan'ın adımlarına uyarsa, şüphesiz ki o, hayasızlığı, uygunsuzluğu; dinin, aklın ve sağlam örfün çirkin kabul ettiği şeyi emreder. Allah'ın sizin üzerinize bol rahmeti ve lûtfu olmasaydı, sizden hiç biriniz ebediyen günah ve fenalıktan temize çıkamazdı. Ama Allah dilediğini temize çıkarır. Allah her şeyi gereği gibi işitendir, bilendir. Cemal Külünkoğlu Ey inananlar! Sakın şeytanın izinden gitmeyin! Kim şeytanın izinden giderse bilsin ki, o edepsizliği, ahlâksızlığı ve çirkin davranışları emreder. Eğer Allah'ın size yönelik lütfu ve merhameti olmasaydı hiçbiriniz asla kötülüklerden arınamazdınız. Ama Allah kullarından dilediği kimseyi isteyeni kötülüklerden arındırır. Allah her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilendir. Diyanet İşleri eski Ey İnananlar! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir. Diyanet Vakfi Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, edepsizliği yüzkızartıcı suçları ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir. Edip Yüksel Ey gerçeği onaylayanlar, sapkının adımlarını izlemeyin. Kim sapkının adımlarını izlerse, kendisine hayasızlığı ve kötülüğü emreder. ALLAH’ın size bağışı ve merhameti olmasaydı sizden hiçbiriniz ebediyen temizlenemezdi. Ancak ALLAH dileyeni temizler. ALLAH İşitendir, Bilendir. Elmalılı Hamdi Yazır Ey o bütün iyman edenler Şeytanın adımlarına uymayın, her kim Şeytan adımlarına uyarsa şübhe yok ki o çirkin ve merdud şeyler emreder, eğer üzerinizde Allahın fadl-ü rahmeti olmasa idi içinizden hiç biri ebedâ temize çıkamazdı ve lâkin Allah, dilediğini temize çıkarır ve Allah, semi'dir alîmdir Erhan Aktaş Ey iman edenler! Şeytanın1 yolundan gitmeyin. Kim şeytanın yolundan giderse şunu bilsin ki şeytan, her türlü aşırılığı ve her türlü çirkinliği telkin eder. Ve eğer Allah’ın üzerinizdeki lütuf ve rahmeti olmasaydı sizden hiç kimse arınmayı asla başaramazdı. Fakat Allah dileyeni arındırır. Allah, Her Şeyi Duyan’dır, Her Şeyi Bilen’dir. 1- Şeytan, Hakk’tan uzak olan. Hakk’a aykırı hareket eden her türlü varlık, kişi ve kurumun ortak “karakteristik adı” dır. Gültekin Onan Ey inananlar, şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki gerçekten o şeytan çirkin utanmazlıkları ve münkeri buyurur. Eğer Tanrı'nın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiç biri ebediyen temize çıkamazdı. Ancak Tanrı, dilediğini temize çıkarır. Tanrı, işitendir, bilendir. Hakkı Yılmaz Ey iman etmiş kimseler! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Ve kim şeytanın adımlarını izlerse, şunu bilsin ki o, aşırılıkları, iffetsizlikleri ve tüm çirkinlikleri emreder. Ve eğer üstünüzde Allah'ın armağan ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbir kimse sonsuza dek temize çıkmazdı. Fakat Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir. Harun Yıldırım Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, edepsizliği ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir. Hasan Basri Çantay Ey îman edenler, şeytanın adımları ardınca gitmeyin. Kim şeytanın adımlarına uyarsa şübhesiz ki o, kötülüğü ve gayr-i meşruu emreder. Eğer üzerinizde Allahın fazl-u rahmeti olmasaydı içinizden hiçbiri niz ebedî temize çıkmazdı. Ancak Allahdır ki kimi dilerse temize çıkarır. Allah hakkıyle işiden, her şey'i kemâliyle bilendir. Hayrat Neşriyat Ey îmân edenler! Şeytanın adımlarına uymayın! Kim şeytanın adımlarına tâbi' olursa, artık şübhesiz ki o, çirkin işleri ve kötülüğü emreder! Eğer üzerinizde Allah’ın ihsânı ve rahmeti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse ebedî olarak temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediğini temize çıkarır. Çünki Allah, Semî' hakkıyla işitendir, Alîm herşeyi bilendir. İbni Kesir Ey iman edenler; şeytanın adımlarına uymayın. Kim, şeytanın adımlarına uyarsa; bilsin ki o, hayasızlığı ve kötülüğü emreder. Şayet Allah'ın sizin üzerinizde lutuf ve rahmeti bulunmasaydı; hiç biriniz ebediyyen temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır ve Allah Semi' dir, Alim'dir. İskender Evrenosoğlu Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde şeytanın adımlarına uyduğu taktirde muhakkak ki o şeytan, fuhşu her çeşit kötülüğü ve münkeri inkârı ve Allah'ın yasak ettiklerini emreder. Ve eğer Allah'ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı nefsinizin kalbine yerleşmeseydi, içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem'î'dir en iyi işitendir Alîm'dir en iyi bilendir. Kadri Çelik Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına vesveselerine uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki gerçekten o, çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiç biri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah şüphesiz işitendir, bilendir. Mehmet Ali Eroğlu Uyarsa kim şeytanın adımlarına, şüphesiz o, kötülüğü emreder, ey iman edenler Reddedin onu. Şeytanın izinden gitmeyin. Allah'ın fazlı olmasaydı eğer, Neticede içinizden hiç biriniz günahtan temizlenemezdi, kalırdınız günahkar Ulu Allah dilediğini temize çıkarır. Allah her şeyi bilendir, her şeyi işitendir. Mehmet Okuyan Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını izlemeyin! Kim şeytanın adımlarını izlerse, bilsin ki o şeytan, şüphesiz ki çirkinliği ve kötülüğü emreder. Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, içinizden kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dileyeni layık gördüğünü arındırır. Allah duyandır, bilendir. Muhammed Celal Şems Ey inananlar, şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse bilsin ki, o muhakkak hayâsızlık ile beğenilmeyen iş ve hareketleri emreder. Eğer Allah’ın lütfu ve O’nun rahmeti üzerinize olmasaydı, aranızdan hiçbiriniz manen asla temiz olamazdı. Oysa Allah, dilediğini manen temiz kılar. Allah, duaları çok işiten ve en çok bilendir. Muhammed Esed Siz ey imana erişenler! Şeytan'ın adımlarını izlemeyin; çünkü, kim ki Şeytan'ın adımlarını izlerse, bilsin ki, o yalnızca çirkin ve iffetsiz olanı, akla ve sağduyuya aykırı olanı emreder. Ve eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı sizden hiç biriniz asla saffetini koruyamaz, arınamazdı. Ama gerçek şudur ki, dilediği kimseyi arındıran, temize çıkaran Allah'tır. Çünkü Allah hem her şeyi bilen, hem de her şeyi işitendir. Mustafa Çevik Ey iman edenler! Şeytanın fısıltılarının peşine düşerek, onun adımlarının izleyicileri olmayın. Şeytan kendini izleyenlere iftirayı, bozgunculuğu ve çirkinliği telkin eder. Şayet size Allah’ın merhameti, şefkati ve bağışlaması olmasa ve bunun yollarını göstermeseydi hiçbiriniz günahından arınamaz, kötülüklerden kendinizi koruyamazdınız. Allah kimin tevbesinde samimi olduğunu ve bağışlanmaya layık olduğunu en iyi bilendir. Hak edenlerin tevbesini kabul eder ve onları bağışlayıp arındırır. Allah her şeyin tek ve mutlak doğrusunu bilendir. Mustafa İslamoğlu Siz ey iman edenler! Şeytanın adımlarını izlemeyin! Kim şeytanın adımlarını izlerse, iyi bilsin ki Şeytan sadece hayasızlığı ve akl-ı selime aykırı olanı emreder. Ve eğer Allah'ın üzerinizde ki fazlı ve rahmeti bulunmamış olsaydı, sizden hiç kimse ebediyen günahtan arınamazdı. Lakin Allah arınmak isteyen kimseyi arındırmayı diler; zira Allah arınmak isteyen herkesi çok iyi işitir ve çok iyi bilir. Ömer Nasuhi Bilmen Ey imân etmiş olanlar! Şeytanın adımlarına uymayın ve her kim şeytanın adımlarına uyarsa elbette ki o, çirkin ve inkar edilmiş şeyler ile emreder. Ve eğer üstünüzde Allah'ın fazlı ve merhameti olmasa idi sizden hiçbir kimse ebedîyyen temize çıkamazdı, velâkin Allah dilediğini temize çıkarır ve Allah bihakkın işiticidir, bilicidir. Ömer Öngüt Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o, hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, içinizden hiçbirinizi temizlemezdi. Fakat Allah dilediğini temizler. Allah işitendir, bilendir. Şaban Piriş -Ey inananlar, şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, şüphesiz o, fuhşu ve kötülüğü emreder. Eğer size Allah’ın lütfu ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Fakat, Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir. Sadık Türkmen EY İMAN EDENLER! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayasızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, dileyen suç işlemeyip hak eden kimseyi tertemiz kılar. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Seyyid Kutub Ey mü'minler, sakın şeytanın izinden gitmeyiniz. Kim şeytanın izinden giderse bilsin ki, o edepsizliği, ahlâksızlığı ve çirkin davranışları emreder. Eğer Allah'ın size yönelik lütfu ve merhameti olmasaydı hiçbiriniz asla kötülüklerden arınamazdı. Ama Allah dilediği kimseleri kötülüklerden arındırır. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir. Suat Yıldırım Ey iman edenler! Sakın şeytanın izinden gitmeyin! Her kim şeytanın peşinden giderse bilsin ki o kendisinden hep fena, çirkin ve meşrû olmayan şeyleri yapmasını ister. Eğer Allah’ın lütuf ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Ancak Allah dilediğini temizleyip arındırır. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla işitir ve bilir. Süleyman Ateş Ey inananlar, şeytânın adımlarını izlemeyin. Kim şeytânın adımlarını izlerse o, ona edepsizliği ve kötülüğü emreder. Eğer size, lutfu ve rahmeti olmasaydı Allâh, hiçbirinizi asla temizlemezdi. Fakat Allâh dilediğini arındırır. Allâh işitendir, bilendir. Süleymaniye Vakfı Müminler! Şeytan’ın izinden gitmeyin. Kim Şeytan’ın izinden giderse ondan fuhuş yapmasını ve çirkin davranışlarda bulunmasını ister. Allah’ın size iyiliği ve ikramı olmasaydı hiç biriniz asla gelişemezdi. Ama Allah, gelişmeyi tercih edeni geliştirir. Allah işitir, bilir. Tefhim-ul Kuran Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın, kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki gerçekten o, çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiç biri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir. Ümit Şimşek Ey iman edenler, Şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim Şeytanın adımlarını izlerse, hiç kuşkusuz o fuhşiyata teşvik etmektedir. Eğer üzerinizde Allah'ın lütuf ve rahmeti olmasaydı, ebediyen hiçbiriniz temize çıkamazdınız. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Çünkü Allah herşeyi işiten, herşeyi bilendir. Yaşar Nuri Öztürk Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse, şeytan ona iğrençlikleri ve kötülüğü emreder. Allah'ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, içinizden tek kişi bile sonsuza dek temize çıkamazdı. Ama Allah dilediğini artırıp temizliyor. Allah herşeyi işitiyor, herşeyi biliyor. En üste taşıEn alta taşıBu yazarın mealini okumaya devam et Bir sureye/ayete tıkladığınızda mealler ilk başta yazar ismine göre alfabetik olarak sıralanır. Yazar isminin solundaki kutucuğu yukarı/aşağı taşıyarak sıralamayı istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Tarayıcınızın çerezlerini silmediğiniz sürece tercihiniz daha sonraki ziyaretlerinizde hatırlanacaktır. Ayrıca bir yazarın ismine sağ tıklayarak bu yazarın mealinin en üstte veya en altta görünmesini de sağlayabilirsiniz.
Nûr Suresi 21. ayeti ne anlatıyor? Nûr Suresi 21. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Nûr Suresi 21. Ayetinin Arapçasıيَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِۜ وَمَنْ يَتَّبِعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَاِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكٰى مِنْكُمْ مِنْ اَحَدٍ اَبَدًاۙ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يُزَكّ۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ Nûr Suresi 21. Ayetinin Meali AnlamıEy iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilin ki o, ısrarla hayâsızlığı, çirkin ve kötü işleri yapmayı emreder. Eğer üzerinizde Allah’ın lutfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiç kimse ebediyen temize çıkamazdı. Ancak Allah dilediği kullarını temize çıkarır. Allah her şeyi hakkiyle işiten, hakkiyle Suresi 21. Ayetinin TefsiriŞeytan insanın apaçık düşmanıdır. Düşmandan hayır ummak boş bir hayaldir. O daima hayâsızlığı, edepsizliği, yüz kızartıcı fiilleri, gayr-i meşrû işleri, dinin ve aklın hoş görmediği kötülükleri emreder durur. Bu sebeple şeytanın izlerini tâkip etmek yasaklanmaktadır. Pek çok insan ona uyarak helak uçurumlarından yuvarlanmaktadır. Ancak Cenâb-ı Hakk’ın lutuf ve merhamet ettiği kimseler şeytanın şerrinden korunabilmekte, doğru yolu bulmakta ve hâlini ıslah edebilmektedir. Buna göre kul, daha iyi olabilmek için gayret göstermekle beraber esas yardım ve başarının Allah’tan geldiğini bilmeli; gönlünü, tüm ümit ve korkularını her şeyi en iyi şekilde işiten ve bilen Allah’a bir defasında Allah Resûlü Hiç kimse kendi amelleriyle cennete giremez” buyurdu. Ashâb-ı kirâm“- Sen de mi, ya Rasûlallah?” diye sorduklarında Efendimiz Ancak Allah’ın beni mağfiret ve rahmetiyle sarıp sarmalamış olması başka” diye cevap verdi. Buhârî, Rikâk 18 Allah’ın hususi mağfiret ve rahmetiyle nefsini temizleme imkanı bulanlar, güzel ahlâk ve fazilet sahibi olurlar. Bunlardan beklenen de insanları af ve bağışlama itibariyle faziletli numûnesi davranışlar sergilemeleridirNûr Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriNûr Suresi 21. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan
Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiO gün, Allah onların hak ettikleri cezalarını eksiksiz verecektir. Onlar kesin olarak, Allah'ın apaçık gerçek olduğunu Okuyan Kur’an Meal-TefsirO gün, Allah onlara gerçek karşılıklarını tastamam verecektir ve Allah'ın sadece apaçık gerçek* olduğunu bilip anlayacaklardır. Edip Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiALLAH o gün, hak ettiklerini tam olarak ödeyecek ve ALLAH'ın apaçık bir gerçek olduğunu gün Allah, onların hesaplarını hakkıyla görecektir. Onlar da Allah'ın Hakk'ın ta kendisi olduğunu apaçık Vakfı Süleymaniye Vakfı Mealiİşte o gün Allah onlara, hak ettikleri cezayı tam olarak verecek ve onlar, o açık gerçeği ortaya çıkaranının Allah olduğunu Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekO gün, Allah, hak ettiklerini, eksiksiz olarak onlara verecektir. Onlar da Allah'ın Gerçek olduğunu; Varlığı Apaçık olduğunu İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anO gün geldiğinde, Allah onlara hak ettikleri karşılığı tastamam ödeyecek; sonunda onlar da, Allah'ın, evet yalnızca O'dur her şeyi apaçık ortaya çıkaran, mutlak hakikat olduğunu Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiO gün Allah, onlara hak ettikleri cezayı tam verecek ve Allah'ın apaçık Hak olduğunu Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıO gün, Allah hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Allah'ın hiç şüphesiz hak olduğunu sadeleştirilmiş O gün Allah, onlara gerçek cezalarını tamamen verecek ve onlar, Allah'ın apaçık Hak olduğunu Esed Kur'an MesajıO Gün Allah, onlara hak ettikleri karşılığı tam olarak ödeyecek ve onlar da yapılıp edilenlerin gerçek mahiyetini açığa vuran apaçık ve Nihai Gerçek'in yalnızca Allah olduğunu böylece İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe MealiO gün Allah, onlara kesinleşmiş cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah'ın apaçık bir gerçek olduğunu Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiO gün Allah, onlara hak cezalarını temamen verecek ve Allahın aşikar hakk olduğunu bileceklerdirSüleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiO gün Allah, onlara hak ettikleri cezalarını tam verir ve onlar da bilirler ki Allah, apaçık Hak' gün, Tanrı hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Tanrı'nın hiç şüphesiz hak olduğunu Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i KerimO gün Allah onlara hak olan cezalarını tastamam verecek, şübhesiz onlar da Allahın apaşikar Hakkın ta kendisi olduğunu gün; Allah onlara hak olan cezalarını verecektir. Şüphesiz onlar da Allah'ın apaçık hakkın ta kendisi olduğunu Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe AnlamıO gün, Allah onlara hak ettikleri cezayı verir. Onlar, Allah'ın hakkın ta kendisi olduğunu Yıldırım Kuran-ı Kerim ve MealiO gün Allah onlara hak ettikleri karşılığı tam tamına verecek ve onlar da Allah'ın, gerçeği açıklayan, hakkın ta kendisi olduğunu Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüO süreçte Allah kendilerine Sünnetullah gereği yaptıklarının sonucunu tamamıyla yaşatacaktır; bilecekler ki Allah, apaçık Hakk'ın ta Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiALLAH o gün, hakettiklerini tam olarak ödeyecek ve ALLAH'ın apaçık bir gerçek olduğunu Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anO gün Allah, onların hesaplarını hakkıyla görecektir. Onlar da Allah'ın gerçeğin ta kendisi olduğunu apaçık Khalifa The Final TestamentOn that day, GOD will requite them fully for their works, and they will find out that GOD is the Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationOn that Day, God will pay them what they are owed in full, and they will know that God is the Truth Quran A Reformist TranslationOn that day, God will pay them what they are owed in full, and they will know that God is the Truth Manifested.
nur suresi 21 ayet meali